‘Siyasal doğru’ konum şöyle tanımlanıyor:
“Political correctness (adjectivally, politically correct; both forms
commonly abbreviated to PC) is a term which denotes language, ideas, policies,
and behavior seen as seeking to minimize social and institutional offense in
occupational, gender, racial, cultural, sexual orientation, certain other
religions, beliefs or ideologies, disability, and age-related contexts, and, as
purported by the term, doing so to an excessive extent.”
Meali:
“Herhangi bir azınlığa yönelik bir ifadenin olumsuz vurgusunu minimize
etmek.”
Bakalım nefret söylemi tanımına:
“Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın (AGİT) tanımını hatırlatıyor
ardından: ‘Bir şahsa veya mülküne karşı işlenen herhangi bir suçun kaynağı, o
kimsenin ırkı, rengi, etnik kökeni ya da uyruğu, dini, cinsiyeti veya cinsel
yönelimi, cinsiyet kimliği, yaşı, fiziksel veya zihinsel engelleri yahut buna
benzer bir aidiyeti ise, bu suç nefret suçudur.’ Buna göre ‘aidiyetleri’ nedeniyle birine sözlü tacizde, tehdit edici
davranışlarda, fiziksel saldırıda, cinsel taciz ve tecavüzde bulunan; ad veya
lakap takan, sarkıntılık eden, gözdağı veren, eşyalarına zarar veren, gasp eden
kişi nefret suçu işlemiş sayılıyor.”
Serbest uçuş:
Türk şaap ama hibino deme, demişler. Ve bu bir atasözü.
Çingene’yi kral yapmışlar, babasını astırmış, demişler. Ve bu da bir
atasözü.
Bunların da nefret söylemi içerdiği önesürülebilir.
Peki, bu söylemlerin kastettiği durum gerçekten varsa, ne olacak?
Şu olacak:
Fahişeler fahişelik yapma hakkına sahip olacaklar ama sen onlara fahişe
diyemeyeceksin. Birincisi suç olmayacak, ikincisi suç olacak. Ve hırsız, ve
diğerleri...
Ciddi uçuş:
Ben Kürtler’i faşist sayarım. 1983’ten beridir.
Neden?
Çünkü, onlarla o zaman 1. Şube’de ve Selimiye’de 1 ay birlikte yattım. Elit
kadrodandılar. Halklarını ayak, kendilerini baş görüyorlardı. (aynı klikten
biri, bugünlerde Kürt ayak takımının (gençlerinin) hareketlerini faşist
buluyor.) Epey sohbet ettik, gayet iyi geçindik. Burada sorun yok ama onların
entellektüel olarak, Türk olarak, vd olarak, beni öldüreceğini 22 yıllık
Beyoğlu mukimliğimden bizzat biliyorum.
Ben dönmelerden hiç mi hiç hoşlanmam.
Çünkü, Ülker Sokak’ta 1997-2006 yılları arasında 9 yıl oturdum. Bana
çektirdiklerini unutmam mümkün değil. 1960 doğumlu bir erkek olarak, onlarca
kez cinsel tacize uğradım.
Şimdi ben, siyasal düzgün olacağım diye, geçekleri dile getiremeyecek
miyim? Yani, bu yaşadıklarımı Kürt veya eşcinsel nefret söylemi oluyor diye
ifade edemeyecek miyim?
Yok ya, anan güzel mi?
Daha da ciddi uçuş:
Ne demek ‘aidiyetleri’ ve hak?
Kapıkulu olan biri özgürlükten söz edemez, özgür olmayan biri de haktan söz
edemez. Her kimlik faşistçedir. Kendini ve başkalarını köleleştirmeye yarar.
Azıcık hamile olunmayacağı gibi, azıcık özgür-değil de olunmaz.
Allah’a kul olan biri de özgürlükten söz edemez.
Tüm bunlar siyasal yanlış ve/ya nefret söylemi filan değildir.
Gidip de kimseye saldırmam ama Kürtler’e ve/ya eşcinselle peçetecilik
yapmam da. Yapanlara da bir tarafımla gülerim. Türk yarı-aydınları elinde
tuzlukla hıyarım var, diyene koşar dururlar bildik bileli.
Örneğin, Gün Zileli’nin anlattığı üzere, 1968’liler sevgili
gecekonducularımıza gecekondu yaparkene, onlar da o sırada sırtüstü yatarkene,
12 Eylül’den sonra da zengikondulular 1968’lileri
ihbar ederkene, yine anan güzel miydi?
Sen eşek olursan, semer vuranın çok olur.
Azınlıklar kendileri (Nazım’sal
biçimde) hakir, zalim, korkak, kul ruhlu oldukları için, başkalarını da öyle
sanıyorlar.
Yanılıyorlar. Bu böyle biline...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder