Cumartesi, Ekim 20, 2012

‘Politically Correct’ Olma ve Nefret Soylemi



‘Siyasal doğru’ konum şöyle tanımlanıyor:

“Political correctness (adjectivally, politically correct; both forms commonly abbreviated to PC) is a term which denotes language, ideas, policies, and behavior seen as seeking to minimize social and institutional offense in occupational, gender, racial, cultural, sexual orientation, certain other religions, beliefs or ideologies, disability, and age-related contexts, and, as purported by the term, doing so to an excessive extent.”


Meali:

“Herhangi bir azınlığa yönelik bir ifadenin olumsuz vurgusunu minimize etmek.”

Bakalım nefret söylemi tanımına:

“Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın (AGİT) tanımını hatırlatıyor ardından: ‘Bir şahsa veya mülküne karşı işlenen herhangi bir suçun kaynağı, o kimsenin ırkı, rengi, etnik kökeni ya da uyruğu, dini, cinsiyeti veya cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği, yaşı, fiziksel veya zihinsel engelleri yahut buna benzer bir aidiyeti ise, bu suç nefret suçudur.’ Buna göre ‘aidiyetleri’ nedeniyle birine sözlü tacizde, tehdit edici davranışlarda, fiziksel saldırıda, cinsel taciz ve tecavüzde bulunan; ad veya lakap takan, sarkıntılık eden, gözdağı veren, eşyalarına zarar veren, gasp eden kişi nefret suçu işlemiş sayılıyor.”


Serbest uçuş:

Türk şaap ama hibino deme, demişler. Ve bu bir atasözü.

Çingene’yi kral yapmışlar, babasını astırmış, demişler. Ve bu da bir atasözü.

Bunların da nefret söylemi içerdiği önesürülebilir.

Peki, bu söylemlerin kastettiği durum gerçekten varsa, ne olacak?

Şu olacak:

Fahişeler fahişelik yapma hakkına sahip olacaklar ama sen onlara fahişe diyemeyeceksin. Birincisi suç olmayacak, ikincisi suç olacak. Ve hırsız, ve diğerleri...

Ciddi uçuş:

Ben Kürtler’i faşist sayarım. 1983’ten beridir.

Neden?

Çünkü, onlarla o zaman 1. Şube’de ve Selimiye’de 1 ay birlikte yattım. Elit kadrodandılar. Halklarını ayak, kendilerini baş görüyorlardı. (aynı klikten biri, bugünlerde Kürt ayak takımının (gençlerinin) hareketlerini faşist buluyor.) Epey sohbet ettik, gayet iyi geçindik. Burada sorun yok ama onların entellektüel olarak, Türk olarak, vd olarak, beni öldüreceğini 22 yıllık Beyoğlu mukimliğimden bizzat biliyorum.

Ben dönmelerden hiç mi hiç hoşlanmam.

Çünkü, Ülker Sokak’ta 1997-2006 yılları arasında 9 yıl oturdum. Bana çektirdiklerini unutmam mümkün değil. 1960 doğumlu bir erkek olarak, onlarca kez cinsel tacize uğradım.

Şimdi ben, siyasal düzgün olacağım diye, geçekleri dile getiremeyecek miyim? Yani, bu yaşadıklarımı Kürt veya eşcinsel nefret söylemi oluyor diye ifade edemeyecek miyim?

Yok ya, anan güzel mi?

Daha da ciddi uçuş:

Ne demek ‘aidiyetleri’ ve hak?

Kapıkulu olan biri özgürlükten söz edemez, özgür olmayan biri de haktan söz edemez. Her kimlik faşistçedir. Kendini ve başkalarını köleleştirmeye yarar. Azıcık hamile olunmayacağı gibi, azıcık özgür-değil de olunmaz.

Allah’a kul olan biri de özgürlükten söz edemez.

Tüm bunlar siyasal yanlış ve/ya nefret söylemi filan değildir.

Gidip de kimseye saldırmam ama Kürtler’e ve/ya eşcinselle peçetecilik yapmam da. Yapanlara da bir tarafımla gülerim. Türk yarı-aydınları elinde tuzlukla hıyarım var, diyene koşar dururlar bildik bileli.

Örneğin, Gün Zileli’nin anlattığı üzere, 1968’liler sevgili gecekonducularımıza gecekondu yaparkene, onlar da o sırada sırtüstü yatarkene, 12 Eylül’den sonra da zengikondulular  1968’lileri ihbar ederkene, yine anan güzel miydi?

Sen eşek olursan, semer vuranın çok olur.

Azınlıklar kendileri (Nazım’sal biçimde) hakir, zalim, korkak, kul ruhlu oldukları için, başkalarını da öyle sanıyorlar.

Yanılıyorlar. Bu böyle biline...

Hiç yorum yok: