Bazıları için ağıt, bazıları için melankoli. (Melankoliye kim ve neden
karasevda demiş ki?)
Fakir Baykurt ağıttan hüzne yırtmış biri. Gol tam kaleye girecekken,
başkalarının ittirmesiyle Almanya’ya gönüllü sürgüne gitmiş, 1980 öncesinin
katliamlarından sağ kurtulmuş solcu bir yazar. Orada da Mehmet Ali Ağca gelip
onu buluyor ve nedense onu vurmuyor. (Bunu otobiyografisinde kendi yazar.)
Baykurt, ağasız köyün ağalı köy romanı yazarı Köy Enstitüsü’lüsü...
Baykurt, Alamancılar’ın toptan içine düştüğü, ‘köyden indim Alamanya’ya,
şaşırdım birdenbire, gidip cumhurbaşkanlığı sarayının önünde mangal yaptım 25
sene’ tuzağına düşmemiş biri, çünkü oradan önce ABD’ye gitmiş. (ABD ve Baykurt:
Beni hala yadırgatır bu ikili.)
Baykurt enstitüleri Apaydın’ın netliğiyle yazamamış. Gerçi o da enstitülerin
faşist cenahını ayrıntılarıyla anlatmaz ama tanıdıklarının içinde onlar da olduğu
kesindir ve onları ve yapacaklarını imler çok önceden.
Baykurt’un öykülerini ve romanlarını taa ergenlik ve gençlik zamanlarımda
okuduydum. Sonra, taa ön-morukluk zamanımda özyaşamöyküleri elime geçti.
Adamcağız, hepsinin yayınlandığını göremeden öldü gitti. Bir de, onun
Türkiye’ye döndüğünü, yine o kitaplardan ama yine onun ölümünden sonra
öğrendim. (Terzi kendi söküğünü dikemezmiş.) Çeyrek asırlık seyyar sahhaf olsam
da, bazı kitaplarla buluşmam hala gecikebiliyor ki bu da öyle oldu.
Baykurt 8 ciltlik bir özyaşamöyküsü dizisi yazmış. Belli ki ve belirtmiş ki
bunları yazacağını taa yazarlık sürecinin en başlarında düşünmüş. Habire notlar
almış. Öyle ayrıntılar var ki insan şaşırıp kalıyor okuyunca.
Türkiye yazınında en eksik alanlar olan günce ve mektup dalında böylesine
kapsamlı ve uzun soluklu bir eser bırakmış olması, takdire şayanın ötesinde.
(Bu arada o kitapların basımının 2012 itibarıyla olmaması da neye şayan
bilemem.)
Baykurt otobiyografisinde en baştan, çocukluğundan başlıyor. Ancak Türkiye
kapanış bölümünü eksik bırakıyor. O sırada böbreklerinden hastaymış, belki de
hastalığı yazmasına izin vermedi. Sonuçta, ölümü de o hastalıktan olmuş.
Baykurt’un yaşamı, köydeki çocukluk, enstitü, öğretmenlik ve TÖS, yazarlık,
Almanya ana fragmanlarından oluşuyor. Sonuncu cilt yaşamına giren aydın
portrelerinden oluşmakta.
Benim için o kitaplardan kalan en ilginç anı şu: Kemal Ateş, yalnızca
Baykurt’un kullandığı 600 sözcüğü derlemiş. Baykurt bunların 300’ünün derleme
ve tarama sözlüklerinde olduğunu belirtir. Toplamda 18.000 sözcüğe ve onlarca
yazara yapıldığı üzere, TDK yayın hakları kendisinde olan o sözcükleri /
sözlükleri 12 Eylül’den sonra, yoksamayı becerdi. Ancak Ateş hala sağ, belki o
birşeyler yapar bunun için.
Bu metnin anafikri bu: Yaşamak ve yazmak, beyhude ve nafile de kılınabilir
şimdiki şeyselleştirilmişlerce yapıldığı gibi, ya da Baykurt’un yaptığı gibi
ince ince birçok alanda gergef dokunur ve eserler geriye dizilir.
Sonrası mezartaşı şimdilik. Kremataryum az sonra.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder