Cumartesi, Kasım 17, 2012

Ebay, Tezgah, Takas ve DEVRİM




Bir haber:

“Ünlü elektronik ticaret sitesi eBay, ünlü markalarla birlikte Kanada'nın Toronto kentinde 24 saatlik bir sokak pazarı kurdu.”


Bir haber daha:

“Yunanistan'da, ekonomik krizin olumsuz etkilerini her geçen daha etkili bir biçimde hissetmeye başlayan Yunan halkı ihtiyacı olan eşya ve ürünleri satın almak yerine kendi aralarında değiş tokuş yapmaya başladı.”


(Bu haberleri, tam da ‘Açlık Oyunları’ filmini izlemeye kısa bir ara vermişken okudum.)

25 yıllık seyyar satıcıyım. 38 yıllık entellektüelim. Her 2 bilgi-duyum da bana, yeni bir orta çağa girildiğinin göstergelerinden birinin de, devletli, kurallı, yerleşik market düzeninin dağılmaya başlaması olduğunu kezlerce gösterdi. Bir de, paranın yerini takasın almaya başladığını... Bir de, o yeni orta çağın artık göbeğinde olduğumuzu... Bir de lakaplarımdan birinin zekat keçisi olduğunu...

E, 2’si de gerçekten olmuş da, ne olacak o zaman?

Yeni bir durum bu:

Hem internet marketleri var, hem internet marketi seyyar tezgah açtırıyor, hem de tüketici çılgınlığının son aşaması da yetmemiş, daha da ötesi arzulanıyor, yoksa sistem çökecek. Aslında çöktü ama kimse bunu kendine ve başkalarına itiraf edemiyor.

25 yıldır sokaktayım ve 25 yıl da okula gittim. Ve geceleri çöp tenekelerini karıştırıyorum. Bulduklarımı tezgahımda satıyorum.

Neden böyle yapıyorum?

Fakir doğdum ve fakir öleceğim. Yani, cebim ve beynim boş doğdum. Beynim şimdi dolu ama cebim hala boş.

Bu bir seçim mi?

Kierkegaard’a göre evet, Kafka’ya göre hayır.

Aç kalınca, çalar mıyım?

Gerek kalmıyor.

Aç kalınca, öldürür müyüm?

Sağ kalabilmek için çok kendimi (kendimi çok değil) öldürdüm.

Kendini çok öldüren biri, başkalarını da öldürmeye hak kazanır mı?

Yanıt okurdan olsun.

Siberuzay uzmanı Oshii’nin ‘Food Grifters’taki kıssadan hissesi: Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar. Kıyamet kopunca da, herkes herkesi öldürür: ‘Battle Royal 1-2’deki gibi, ‘Açlık Oyunları’ndaki gibi...

İnsanlar açlıktan birbirini film icabı değil de, gerçekten öldürmeye başladı çoktan: İstanbul’da, Atina’da, Toronto’da...

Yeni pazarsız pazar gergefi, kültürel olarak bir novum olabilir ama işlevsel olmayabilir.

Ne yapmalı?

Bu soruyu, ilk dünya devriminin başına ilk geçen kişi olan Lenin de zamanında sormuştu ama ilk ölen o oldu, sonra Troçki, sonra Stalin (yani devrimin 3 adamı). Yani, onun alacağı ve vereceği yanıt çoktan geçersizlendi bile...

Benim şimdiye dek hiç verilmemiş bir yanıtım var mı ve/ya olabilir mi?

İnanın, onu ben de merak ediyorum.

Ancak bildiğim kesin bir şey var: Bu yeni bir devrimin ayak sesleri. Bildiğim bir şey daha var: Bu devrim de başarısız olacak. Ancak bu başarısız devrim, son başarısız devrim olabilir.

İşte ben o son başarısız devrimin, yani 100 denekle kesin sonuç alınacak bir deneyin, 99. başarısız deneğiyim.

Seçim yok, en azından benim için...

Hiç yorum yok: