Perşembe, Kasım 08, 2012

KISA FİLM OLARAK KLİP, REKLAM, JENERİK, OYUN DEMOSU ve ÖTESİ



GİRİŞ


·         Deyiler, episodik olacak.
·         Söylem, ilklik nedeniyle deneysel belirsizlikte kalacak.
·         Akışkanlık / devimsellik, çelişkili önermeler sonuçsayabilecek.
·         ‘Oyun demosu’ parçasının sonradan eklenebilmesi gibi, açık uçlu bir metin istifi olacak, metin bittiğinde ‘trük’ ekine hala açıklık gibi…

·          

 

KISA FİLM


Koyutlar


·         Kısa filmin kısalığı görelidir, uzun filmin uzunluğu gibi… Uzun, 50 yılda 80’den 120 dakikaya uzadı. Kısa, kısalabilir de, uzayabilir de ki bu onu diğerinden ayırır.
·         Okullarda olsun, pratikte olsun, yönetmenlerin, ilk uzunlarından önce, kısa çekmeleri, kısayı kendiliğinden bir tür hazırlık, deney, laboratuar, stüdyo, atölye kılıyor. Biri, ‘tersi olmalıdır, yani kısa uzundan sonra çekilmelidir’ dediğinde şaşırdım ve sonradan ona hak verdim. Kısa öykü yazmak da, uzun öykü veya roman yazmaktan daha zordur ve daha çok ustalık gerektirir.

 

Açılımlar


·       Genelde belgeseller kısa, kısalar belgesel oluyor ama Flaherty’nin başyapıtı ‘Kuzeyli Nanook’un en azından girişinin kurmaca bir yapıt  olduğu unutuluyor.
·       Kısa film, henüz klipler yaygınlaşmadan önceki dönemde, öyle olduğunu ayırsamaksızın, anlatı açısından klibimsilikler içeriyordu. Örnekse, 1977 tarihli Aleksandar İlic’in başyapıtı ‘Balyoz’ bile, biraz kısaltılıp fonuna ‘hard-rock’ bir parça konulursa, klip niyetine seyredilebilir.
·       Kısa için sesli, renkli, animasyon, kukla, vd sınırlaması yoktur.

 

·          

 

KLİP


Koyutlar


·       Süresi, şarkılar nedeniyle 5 dakikayı pek geçmez.
·       Siyah-beyaz veya renkli sınırlaması yoktur.
·       Çizgifilm veya bilgisayar animasyonu olabilir.
·       Sessiz müzikler olabileceği gibi, sessiz klipler de olabilir.
·       Kare-birim zaman alt sınırı, insanların algı eşikleri nedeniyle, 1/100 saniyedir, ileride 1/1.000 de olabilir.
·       İleride holografik klipler de olacak.
·       Kliplerde zaman; doğrusal, tersinmez, sürekli olmak zorunda değildir.

Açılımlar


·       ‘Klip’ dendiğinde; müzik videosu (Kral TV klipleri), jenerik (‘James Bond’ filmleri), ara jenerik (Asit Evi), art jenerik (Jackie Chan filmleri), reklam filmi (Alternatif Bank 2000, TC), film tanıtım fragmanı (Blackjack), episodik planlar + film müziği (Romeo Ölmeli) ve/ya manga animesi şarkılarının planları (Ghost in the Shell)  gibi türlerin ve alttürlerin hepsini anlıyoruz. Burada kullanılan adın ‘klip’ olması zorunlu değildir.
·       Klipler, müziksel açıdan da ayrı kategorilendirilebilir: ‘New Age’ klibi ile pop klibi bambaşka şeylerdir. Melez klipler de (hem film müziği klibi olması, hem de müziğinin melez olması nedeniyle Godzilla) olabilir.
·       Klibin temel özelliği, zamanı optimum kullanımı ve bu kısacık sürede anlatı klişelerini bozup yenilerini kurabilmesidir.
·       Episodik anlatıda, bütünün içindeki parçalar demonte edilince, bağımsız anlatı birimleri olabilirler ve sıralamadan muaftırlar. Filmlerde klipleşen planlar bu niteliklidir.
·       Bazı kliplerde ve reklamlarda (Alternatif Bank, 2000, TC) zaman, ‘1-2-3-4-5-6-7-8-9’ yerine, ‘1-2-2-3-3,5-4-6-5-7’ gibi, durgu, yavaş çekim ve geri çekim parçacıkları içeriyor. Müzikte zaman akışı, türk aksağı, velvele ve mehter ritm-temposu gibi aykırı örnekler içeriyordu. Sinemada bu yeni deneniyor veya yaygınlaşıyor.
·       Öncekinin açılımı: Hız algısı ters artetkileri de var. Zaman akışı bozumu, zamanın verildiği gibi, değil, kişiden kişiye de değişebilen, bozunmuş algılara yol açıyor. ‘2-2-3’, ‘durgu’ olarak değil, ‘devinim devamı’ olarak algılanıyor ama çok kısa bir süre için.. Bu da ‘sıkışan titreşim’ izlenimi yaratıyor.
·       Klip, bir müzik parçasının satışını çok etkiler.
·       Klip yapımı, uzun-kurmaca film denli pahalıdır. O nedenle on parçalık bir albüme yalnızca bir veya iki klip çekilir.

·          

 

REKLAM


Koyutlar


·       Reklam filmi, mal satmak için yapılır.
·       Reklamın verim oranı % 50’yi geçmez, diğer bir deyişle genelde maliyetini karşılamaz ama totolojik bir biçimde başkaları da reklam yaptığı için yapılır.
·       Sanat filmi yönetmenleri, reklam filmi de çekiyorlar. Reklam filmlerinin sanatlaşması biraz da bu yüzden. Olayın ahlaki yönü (reklam parasıyla reklamı eleştiren sanat filmi çekmek gibi) tartışma dışı bırakıldı.

Açılımlar


·         Reklam, şimdilik en kısa süreli filmdir (20 saniye) ama daha kısaları da yapılacak, yani 1 saniye ve 1.000 plan gibi... Bu nedenle, insan algısını uyuşturuculardan sonra, en çok hızlandıran olumsuz zihinsel / kültürel öğe reklam filmidir.
·         ‘Silkcut’ gibi ender raslanan reklam filmleri, reklamdan önce ve daha çok sinemadır. Tersine; ‘Baraka’ gibi filmler, sinemadan önce ‘reklam’ veya ‘ideolojik propaganda’ veya ‘halkla ilişkiler’dir.
·         Reklam, en tehlikeli, yani informatik / kognitif açıdan en zehirli / faşist alanların bile sterilize edilebileceğini gösterdi.  Başka bir deyişle, 10.000 reklam seyri bağışıklık yaratıyor (herkeste değil tabii ki).

·          

 

JENERİK


Koyutlar


·       Jenerik, filmin başında ve/ya sonunda konulur. Woody Allen’ın ‘Manhattan’ı (birden çok /  deneysel jenerikli) ve Paul Mc Guigin’in ‘Asit Evi’si (ara jenerikli) gibi örnekler azdır.
·       Ön jenerik, seyircinin filme ısınmasını sağlar.
·       Art jenerikteki yazılar, seyirciyi genelde sıkar ve sanatsal olmasına ön jenerikten daha az çabalanır..

Açılımlar


·       Jenerik, filmden apayrı nitelikli olabilir, Jean-Paul Belmondo’lu ‘Hayvan’ınki veya ‘Fight Club’ınki gibi…
·       Trier’ın dogmasının yönetmen adsızlığı, ‘jenerik varlığı ya da yokluğu’ sorusuna yanıt vermiş sayılmaz. Bu sorunun soruluş biçiminin, konunun içerik (yani, ‘jenerik nedir’, ‘neyin jeneriği’ ve/ya ‘jenerikte ne’) olarak değil, yalnızca biçim sorunu olarak ele alındığını göstermesi ilginç.

·          

DEMO


Koyutlar

·         ‘Demo’ dendiğinde, bilgisayar oyunlarının tanıtımı için hazırlanmış, film fragmanlarına benzeyen, oynanmaksızın yalnızca seyredilen ürünleri anlıyorum.
·         Demo; reklam niteliği de taşır, (burada ayrıca incelenmeyen) fragman niteliği de taşır, kısa film niteliği de taşır.

Açılımlar

·         Bizi ilgilendiren ‘kısa film’ niteliğidir. Neden, konuyla ilgisiz gözüken bir parçayı kısa film sayıyoruz? Demonun başı ve sonu vardır. Öyküsü vardır. Seyirciyi / oyuncuyu çekmek için, fragmanlarda olduğu gibi davranılarak, en çarpıcı yönleri öne çıkarılmış öyküselliği vardır. Bir demoyu seyredip bitirdiğinizde, bir kısa öyküyü okuduğunuzdan daha çok bilgisel malzeme edinmiş olursunuz (bunun nedeni görsellik değildir, yüksek anlatı hızı ve yoğun öyküdür).
·         Oyunlar, bilimkurgu romanlardan uyarlanabildiği için, filmini izlemeksizin bir romanın oyunuyla karşılaştığınızdaki izlenim ilginçtir (benim için Übü’de öyle oldu): Ana metnin topografyası bir hayalet yazar tarafından yorumlanmış gibidir  (ki bilimkurgu romanlardan filme geçişlerde bu hemen her zaman yaşanır ki bu özle ilintili bir çıkma demektir ki bu başka bir yazının konusuna girer).
·         Oyunlar, 3 boyutlu hazırlandıkları ve yapay görüntüler oldukları için, çizgifilm sınıfına girer. İnternette yayınlanan ilk yapay filmin bir demodan farkı yoktur, çünkü Humphrey Bogart Bruce Willis, Marilyn Monroe Julia Roberts olabilir, tüm kombinasyonlar yalnızca para ve zaman sorunudur. Hazırlanış kuralları nedeniyle, yeniden çekimin en ucuz (aslında limit bedava) olduğu alan burasıdır.
·         Oyunlar, sanal dünyaya (veya siberuzaya) en yakın kültürel olgulardır. Örneğin, yolları çatallanan öyküler bu biçimde yazıldı. Bu nedenle belki de, geleceğe en yakın temasta olan sinemasal alan budur, denilebilir.
·         Demolar, 3 boyutlu devinimi sinemaya en çok katan ürünlerdir. Matris’deki ve Titan’daki ilk uzay döndürümü planları tümüyle oyun demosu yaklaşımlıdır. Bunun kanıtı, hafif duraksamalı akışlarıdır. Oyun tasarımcıları arasında Holywood’da görsel efektçi olarak çalışan çoktur.

·          

 

ODAK


·       Sinema ilk yüzyılı ertesinde, tür-sanat filmi ayrımında olduğunca, kısa-klip-reklam-jenerik-demo ekseninde de başkalaşım geçirmekte. Bunun bir bölümü bilinçli / istenen, bir bölümü bilinçsiz / istenmeyen edimlerden oluşmakta.
·       George Melies’den, yani sinemanın başlangıcından beri, ‘trük’ var ama tıpkı bilimkurgunun 20. Yüzyıl’da başlamaması ama o zaman tür olması gibi, ‘trük’ 21. Yüzyıl’da artık bir tür. Ancak, diğerlerine oranla daha geride kalmış durumda.
·       Hepsi de, içerik (: nasıl) şeyselliğini (çelişkili gelse de aslında biçimi) öne çıkaran türler. Bunu, sinemanın bugüne dek içerik (: ne) sorununu çözememesiyle birleştirince, bu alanın çifte (çoğu kez daha çok) değilleme (: negasyon) gerektiren bir alan olduğunu saptarız (ki buna ‘negatialectics’ (: değillemler veya değilleme eytişimleri) denebilir).

(Haziran – Kasım 2000)

Hiç yorum yok: