Pazartesi, Kasım 26, 2012

Sakla Samanı, Gelir Zamanı


2012’de yaşananlar, o ‘tarihi bitirdiği’ sanılan çook liberalizmin hiçbir yere varamadığını epeyi çok açıdan kanıtladı.

Öncelikle, sanal sektör değil, hala yastık altı altın, baki kalan tek ekonomik değer ve birikim durumunda, onu gördük.

İran’a ekonomik ambargo var hesapta. Tabii, biz uyanık Türkler ne yapıyoruz? İran’a altın satıyoruz, onlar da ödemeyi ülke içindeki hesaplarından yapıyor, oradaki para da bizim onlara ödediğimiz doğal gaz paracıkları: Al gülüm, ver gülüm...

Da, ondan sonra işler Arap saçına dönüyor biraz.

“Altın ve para piyasaları uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk, bu yıl Türkiye’ye hurda altın girişinin çok olduğunu belirterek, ‘Ayrıca Türk tüketicisi de, altın fiyatlarındaki artış nedeniyle, çok fazla alım yapmıyor. Dolayısıyla azalan bu altın trafiğinde özellikle İranlılar’ın alımları piyasaya hareket getirdi. Yunanistan’dan gelen altınlarda Türk kesiminden özellikle Osmanlı dönemine ait, Reşat altınlarının, Kıbrıs Rum Kesimi’nden gelenlerde de İngiliz altınlarını görebiliyoruz. Bu da krizdeki Avrupalılar’ın yastık altındaki altınları ortaya çıkardıklarını gösteriyor’ diye konuştu.”


(O altıncıklar, belki 100 yıldır yastık altında, bu hesaba göre...)

Ayrıca, işin ekonomik boyutu şöyle:

“Türkiye’nin bu yıl geçen yıla göre iki katına çıkan hurda altın ithalatı, 50 bin tona yaklaşırken, toplam altın ithalatı 110 bin tonu ve ihracatı da, 170 bin tonu aştı. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre Türkiye 2012 Eylül ayı sonuna kadar, 6,6 milyar dolarlık altın ithalatı gerçekleştirirken, 10,6 milyar dolar da ihracat gerçekleştirdi. Türkiye’nin geçen yılın tamamında gerçekleştirdiği altın ihracatı sadece 1,5 milyar dolara yaklaşırken, altın ithalatı ise, 6,1 milyar dolar olarak gerçekleşti.”

“Mücevher İhracatçıları Birliği başkanı Ayhan Güner de, İranlılar’ın para transferine yönelik ambargoyu, Türkiye’den altın alıp, başka ülkelerde satarak aşmaya çalıştıklarını söyledi. Güner, Dubai’den günde en az 200 teknenin İran’a gittiğini belirterek, şöyle konuştu: ‘Türkiye’den giden altınların çok büyük bir çoğunluğu kayıt altında ülkeden çıkıyor. Ancak direk İran’a değil, İranlıların satmak istedikleri diğer ülkelere gidiyor. Daha sonra Dubai, Suudi Arabistan, Kuveyt gibi ambargoyu uygulamayan ülkelerden İran’a para transferi gerçekleştiriliyor.’”

Türkiye de, bu parayı İran’dan doğal alımında kullanıyor.

Altının Türkiye’den İran’a veya diğer ülkelere nasıl gittiğini Babacan bile bilmiyor veya görmezden geliyor. Yani, ortada ciddi bir yasal ihlaller dizisi var. Birileri 10 milyar dolarlık ve parayı malı birden çok kez kayıtsız olarak döndürüyorlar.

ABD de bizi seyrediyor, hegemon hegemon, jandarma jandarma...

Bu para da sıcak para falan değil, kaynar para... Sonuçta, iran ile neredeyse savaş halindeyiz aynı zamanda...

Tabii, paranın dini imanı yok. 2. Dünya Savaşı’nda da, birbiriyle savaşan Almanya ve ABD, kömür ve çelik ticaretini üçüncü ülkeler üzerinden pekala sürdürmüştü.

Tabii, illegalite varsa ortada, işin içine er veya geç kriminaller de girer. Sonuçta, bilmem kaç bin ton altından ve tırla taşımadan söz ediliyor. Neo-korsancıklarımız, o tırları yakında otoyollarda ve/ya denizlerde buharlaştırmaya başlar.

İşte böyle oluyor, ‘neo-liberalizm’ dedikleri deli saçması oyun...

Hiç yorum yok: