Çarşamba, Kasım 21, 2012

Sınıf Metamorfozu




Sınıf tanımı geleneksel olarak, burjuvazi ve proleterya biçiminde oluşturulmuştur. Bu tanım, aristokrasinin egemen sınıf olmaktan silindiği, 1789 Fransa Devrimi’nden bu yana geçerlidir. Proleterya sınıfı ise, 1750’lerde başlayan 1. Sanayileşme ile tanımlıdır.

Buraya kadar sorun yok ama bundan sonrasında var.

Burjuvazi temel olarak küçük ve büyük diye 2’ye ayrılmıştır ama eskiden küçük burjuvazi ile kastedilen kesim orta burjuvazidir (şimdilerde orta direk). Gerçek küçük burjuvanın proleterleşmesi olasılığı her zaman var olmuştur ve tersi de. Büyük burjuva (komprador), tüm burjuvazinin % 1’i gibidir, belki daha da azıdır.

Proleteryaya lümpen proletarya ile alt bir tanım daha getirilmiştir ama engelliler, 3. Dünyalılar, marjinaller gibi ekonomik determinizmin bakarkör olduğu ama yaşam pratiğinde epey kalabalık olarak var olan kesimler gözardı edilmiştir.

Sınf ayrımının sabit olduğu, kimsenin aşağıdan yukarı veya yukarıdan aşağıya pek devinmediği varsayılmıştır ama gerçek öyle değildir:

Bir: Dolar milyarderleri listesindeki adlar her 10 yılda bir üçte bir oranında değişmektedir.

İki: Sınıf atlama ve düşme, dipdibe olgulardır ve bazan sınıf atlamak isteyenler sınıf düşerler ve bazan da sınıf düşecekler sınıf atlayabilirler.

Gelelim bunların toplam demografide ne kadar yer tuttuğuna:

Danimarka ve (eski) Doğu Almanya 1980, kayıtlı olmak açısından ve dengeli gelir dağılımının görüldüğü yer ve zamanlar olmuştur ve ikisinde de en zengin % 20, en fakir % 20’nin yalnızca 2 katı gelir elde etmiştr. Demek ki kabaca limit budur denebilir.

Bugün neo-liberal düzende, sıkıp yalarsan 25 yılda bir veya birkaç ev alabilecek ekonomik birikim sağlarsın (ondan sonra o paraları harcatacak bir sürü hastalığın olur, ayrı konu). Yani sınıf atlamak, her zamankinden daha kolaylaşmış gibi gösterilmektedir.

Ancak, ABD’de 1968’den beridir proleteryanın reel ücretleri düşmektedir. Bu da nüfusun herhalde % 50’si gibi demektir.

Tarım ürünleri fiyatları on yıllardır düzenli olarak düş(ürül)mektedir ve bu da tarım kesimini açlık sınırına sürüklemektedir. Bu da % 30-40’lık bir global nüfus dilimi demektir. Bu kesimlerin bir bölümü yüzyıllarca uzamaz kısalmaz olarak yaşagelmişti.

Dolar milyonerlerin ve milyarderlerinin sayısı da toplam nüfusa oranı da sürekli artmaktadır (artmak dendiyse, %o 1’den 2’ye artmaktadır). O artış, o nüfus kesimimin toplmamının binlerce katı miktarda kişiyi açlık sınırına sürüklemektedir, çünkü ekonomide azalan girdiler kuralı geçerlidir.

Makinalaşma ve robotlaşma, milyonlarca işçiyi işsiz bırakmaktadır. Bugün Japonya’da otomotiv sektöründeki işgücünün % 10’undan çoğu robottur.

Yani, 1. ve 2. Sanayileşme’yi birlikte yaşıyoruz. Dolayısıyla sorunlarını da birlikte yaşıyoruz.

Bunun tek çözümü azalan nüfus yaratmak. O da yaratıldı ama bu kez yaşlanan nüfus sorunu başladı ve bugün bu 700 milyon kişi için en önemli sorun durumunda.

Bu türü ekonomik ve onun ardılı diğer alandaki sorunlar genelde kriz yaratır ve yaratıyor da zaten. Böylelikle, sınıf tanımları da değişiyor.

Ancak bu sınıf tanımı değişmesi, 1960-2000 arasıki teknokrat-bürokrat kategorilerinin şimdilerde infokrat-kognikrat düzlemine kayması ile açıklanamaz.

Asıl açıklamanın açılımı şöyledir:

Bugünkü (2000-2025 arasındaki) dünya nüfusu; temel 4 kültürel moda (proto-feodal, feodal, sanayi, post-endüstri) kabaca eşit olarak yayılmıştır ve bu büyük bir sınısal fay hattı yaratmaktadır ama genel (kültürel, ekonomik, vb) ayrımların ötesine de kayıp, insan-post-hüman ayrımına da kaymaktadır.

Böylelikle tüm insanlar birarada yaşayamaz ama herhangi bir makro kategorileşmede de, ayrı ayrı da bağımsız olarak süremez duruma gelmiştir. Bunu yaratan da, son 30 küsur yıllık neo-liberalizmin neo-globalizmidir.

Bu durumda dünya sistemi çökmekte ve çözülmektedir. Eski Orta Çağ’da Avrupa’da merkezi kralların yerini, mikro-manastır beylikleri almıştı. Zaten tarihte de 50 devlet ile 250 devlet arasında bir salınım hep gözlenegelmiştir.

Şu sıralarki global sınıf çatlakları çok devlete, beyliklere, yeni Fetret Devri’lere, krizlere, Orta Çağ’lara doğrudur ve bu daha önce olduğu üzere, bir kültürel mayalanma yaratıp, yeni sentezlere doğru bizi götürecektir.

Ancak yepyeni bir sorunumuz var: İnsan türü 1945’ten beridir tümüyle yok olabilir durumda ve şimdilerdeki sınıf savaşları bizi doğrudan insanlığın sonuna dek sürüklemektedir. ABD kompradoryasının  ve Rus neo-oligarklarının göremediği budur: Dünya yok olursa, onlar da yok olur.

Bu durumda beklenen, 30 Yıl ve 100 Yıl savaşları gibi durumlardır. Çoğul mikro savaşlar da dünya sistemini çözmeyi sürdürecek ve ekonomi bugünkünün belki % 10’una, belki % 1’ine düşecektir.

Tabii, o zaman da ne proleterya kalacaktır geriye, ne de burjuvazi. Yeni sınıfların oturması ise yüzyıllar alabilecek. Unutmayalım ki köylü-proleteryadan işçi-proleteryaya geçiş 11.000 küsur yıl sürdü.

Hiç yorum yok: