Çarşamba, Kasım 21, 2012

Standart Biyografiler ve Astandart Nekrografiler


Karşılaştıralım ve karşıtlaştıralım (compare and contrast):

Bir: Tüm kültürel modlarda standart biyografiler vardır. Bunlar; hem istatiksel olarak uzun vadede geçerli büyük sayılar kuramının gereği, hem de toplumsal düzenin korunması için oluşturulan kültürel evrimsel formatlarıdır. Ancak, bunların en verimli, en ergonomik veya en optimum sonuçlar olduğu da pek söylenemz.

İki: Astandart nekrografiler, genelde ödüllendirilen standart biyografilerin, cezalandırılan istatiksel kırınım saçakları, bireysel isyanlar, vd, vb benzeri nedenlerle çevresinde oluşmuş yaşam ve ölüm desenleridir.

Bir: Şu anda ve burada ağırlıklı olarak geçerli olan 1. Sanayileşme kültürel modunun standart biyografi desenlerine bakalım:

75 yıl yaşam beklentisi: 25 okul + 25 yıl mesai + 25 yıl emeklilik (= ve +) Yılın üçte biri iş + yılın üçte biri boş zaman + yılın üçte biri uyku.

Toplum bu moda limitlendikten belli bir süre sonra, ondan sapmalar ve örüntü bozulmaları oluşmaya da başladı. Çünkü; sömürenler bunu sömürdüklerine çok gördüler ve sömürülenler de bunu çoğunluk kendileri için yetersiz buldular. Artı, bu makro kategorik dağılımların kendi iç Brown devinimleri de var.

İki: Onların astandart nekrografi dağılımlarına bakalım: Marjinaller, ayrallar (deviant), keşler; alkolikler, depresyonistler, etnik ve dinsel azınlıklar, eşcinseller, atesitler, çocuksuzlar, bekarlar. Burada en önemli nokta, hem toplumun iç dinamiklerinin gevşemesi / yorulması, hem de bu azınlıkların mücadelesi sonucunda ortaya çıktı ki tüm astandartlar toplumun yarı nüfusunun üzerinde ama yine de egemenlik standartlarda ve normal faşistilerde.

Burada ilginç olan durum, astandartların da birbiriyle pek geçinememesi; yani eşcinsellerin atesitlere veya dinsel azınlıklara hoşgörü ile yaklaştığı pek gözlenmemş. Üstelik bu konunun dışa vurulan biçimi ki bir de dışa vurulmayan ve tutum-davranış ayrımının tutumun aşırı sert olmasından yanaki dengesizliği nedeniyle, tüm azınlıklar ve çoğunluklar arasında bir iç savaş mevcut. Aslına bakılırsa, tarihi de göçerten bu durum, çünkü egemenler bunu ne görebiliyor ve ne de aslında bunu yönetebilir durumda.

Bu durumda en çok kazanan anarşist yaklaşımlar oluyor, yani devletin çözülmesi’ciler. Espri şu ki bunlar da birbiriyle savaş halinde ve bu da devletçilerin elini güçlendiriyor, yoksa devletler tarihte çok daha hızlı göçerdi.

Genel: Bu palet / yelpaze çok geniş. Öyle ki tüm kültürü, tarihi ve panoramayı kaplıyor durumda. Bu kavramsal çerçevenin böyleliği, uzmanlar tarafından parça parça yazılmış durumda ama onları tek bir panoramaya birleştirmek, bir disiplinlerarasıcının / çokdisiplinlinin işi olmakta.

Şimdi soru şu: Burada bir çözüm var mı?

Yanıtlar şunlar:

Bir çözüm gerekli mi?

Birarada yaşamak, bir yalan söylemdir (gözlemsel durum, ideolojik durum değil).

Eğer, tarihte Orta Çağ’ları hep düzen ve rönesansları hep çatışma yaratmışsa, çocuk büyüyene, yani insanlık kalıcı tarihsel bilgiler oluşturuna dek, deveye diken, insana liken daha iyi gibi.

İşbu metnin yazarı, bir Oğuz Atay’sal resim çizdi ve içine kendini de yerleştirdi ve (bir astandart nekrografi olarak) resmetti. Bu durumda okur, kendini bu resimde nerede görmekte acaba?

Hiç yorum yok: