Kendisi
şöyle demiş:
"İş
bu dalgalanmanın geldiği noktada, insan ister istemez başka etkileri de arıyor.
Dünya’daki global düzende bir takım taşlar yerinden oynuyor. İş yapış
şekillerinde ciddi değişiklikler oluyor. Bize söylenen kitabın yazdığı aklın
gösterdiği şeyler belli. Bir ülkeyle ilgili yatırım yaparken ilk bakacağınız
şey, o ülkenin mali durumu. Bizim ülkemizin borcu nedir? Bu çok çok önemli.
Kamunun borcu, belli kriterlerin çok altında, yüzde 30'un altında. Bu çok düşük
oran. İkincisi bütçe açığı. Büyüyoruz. Son zamanlarda ciddi anlamda savunma
harcamamız var. Bunlara rağmen Türkiye, kamu bütçesi açığı anlamında geçen sene
yüzde 1,5 ile bitirdi. Bunlar kabul edilebilir olan rakamların çok çok altında.
İkincisi bankacılık. Türkiye'nin bankacılığı çok çok değişti. Çok güçlü bir
sektörümüz var. Kârlılığımız iyi. Bankacılıkla ilgili de bir sıkıntı yok."
Oysa,
ekonominin realiteleri şunlar:
Türkiye’nin,
yatırım veya nakit olarak, özel şirket veya devlet olarak, dışarıya 1 trilyon
dolar borcu var.
Türkiye,
dalgalı kurda. Bu, dolar 100 lira da olabilir demek. Sınır yok demek: Alt sınır
da, üst sınır da. Arz-talep dengesi bunu belirler.
Her meta
gibi, doların da arz-talep eğrisi olur. Arz-talep eğrisi kayabilir de,
oynayabilir de. Buna da, dolardaki arz ve talep değişimleri neden olur.
Türkiye’nin
dolar arzları hangileri?:
Merkez
Bankası’nın 25 milyar doları. Bankalardaki döviz tevdiat hesapları. Kişisel
birikimler. Turizm gelirleri.
Türkiye’deki
dolar talepleri neler?
Dolarla
borcu olanlar ki bu da 1 trilyon dolar işte.
Yani en
basit ve kaba biçimde söylersek, 25 milyar dolarlık arza 50 milyar dolarlık
talep gelirse, doların fiyatının üst
sınırı olamayabilir.
O zaman
ne olur?:
Piyasa
çöker.
1
trilyon dolarlık yatırımı kaptırmak istemeyen yabancılar da piyasayı yavaş yavaş
boğuyorlar işte. Hem alırken, hem de satarken kazanıyorlar, çünkü onlarda trilyonlarca
dolar fazla para var.
Erbil bunları
bilmiyor mu?
Ya
gerçekten bilmiyor, ya da dezenformasyon yapıyor.
Biz,
ikinci şık diyoruz, çünkü bir banka genel müdürü ‘Econ 101’ müfredatının
bilgilerine her zaman sahiptir.
Gelelim
açıkça dezenformasyon bölümüne:
Türkiye’de
bankacılık, hiçbir zaman yapısal reformlara falan gitmedi, kendi yapmadı,
devlet de yaptırmadı.
Artı
bazı bankalar, şu an ellerindeki mevduatların 1,5 katı kadar dışarıya döviz
borçlanmış durumda. Onları liraya çevirip, yılda % 35’le kredi veriyorlar.
Lira, böyle çok düşünce de kayıpları, o kredi faizlerinin üzerine çıkıyor,
çünkü dolar, 5 liradan 7 liraya çıkınca, % 40 değer kaybetti. O zaman da
batıyorlar. Daha önceleri, bilmem kaç kez olduğunca.
Bu,
öngörülemez bir şey miydi?
Kesilikle
öngörülen bir şeydi ve uzmanlar tarafından böyle olacağı belirtilmişti de.
Dünya
için de belirtiliyor ve Dünya da benzeri kriz yaşayacak.
Yani:
İnsanları
2 yıllık gelecek gelirleri kadar borçlandırırsan, 1929 tipi krizler olur, oldu
da, oluyor da, olacak da.
İnsanlar
da, tarihten hiç öğrenmemekte ısrar ettiler, ediyorlar, edecekler.
Haa,
diyelim bir açık oturumda, bunlar Erbil’e söylense ne olur?
İnkar
eder:
Herkesin
gerçekleri inkar ettiği gibi…
Ama
gerçekler işledi, işliyor ve işleyecek.
Tarih yavaş
işler ama o nedenle bir noktadan sonra tersinmez.
Krizde,
ilk önce Türkiye tersinmezlik noktasını geçti, şimdi sıra diğer G-20
ülkelerinde…
Ne mi
olacak?:
AKP’nin
10 dolar milyarderi batacak.
16
yıldır sosyal marketten beleşe yaşayan 20 milyonun musluğu kapandı bile. Onlar isyan
edecek. AKP çökecek.
En son
ne mi olacak?:
1929
Krizi nasıl geçtiyse, bu da geçecek.
Herkes
yaşananları unutacak.
Bazı
insanlar içinse, kriz varmış yokmuş hiç değişmeyecek:
Son 3
yılda yurtdışına giden 250 bin Türk için olacağı gibi.
Bazı alt-orta sınıf 10 milyon kişi için
olacağı gibi. (Bu, alt-orta sınıf daha
büyük ve bazıları için kriz etkili olacak demek.)
(14 Ağustos 2018)
1 yorum:
Garanti bankası sms ile kredi mi arıyorsunuz? Tıklayın: garanti bankası sms ile kredi
Yorum Gönder