Yarı-aydıncıklarımız bilgi ve
zeka eksikliklerini bazan çok abartıyorlar. Kaplan, abartıyı da geçmiş.
Kendisi, tüm Türk erkek
yazarları, kadınları rakı sofrasında
meze olarak gören erkekler yapmış.
+
Alıntı ve yorum olarak gidecek:
+
“Bu tür masalarda edebiyattan,
siyasetten, iktisattan, maçlardan daha önemli tek mesele vardı her zaman:
Kadın.
Hakikaten de kadın, hiç kimsenin
itiraz etmediği en önemli mezeydi. Dedikodular, taciz ve tecavüz dozu hayli
yüksek müstehcen fıkralar, şakalar, takılmalar, bugünün Türkçe’siyle “laf
geçirmeler”, hep kadın kavramı etrafında şekillenirdi. Sosyalizm, demokrasi,
insan hakları, eşitlik gibi meseleler gündeme geldikçe yerinden yekinip, hemen
tavır alma lüzumunu duyan arkadaşların hiçbiri ama istisnasız hiçbiri, kadının
uluorta aşağılanmasını protesto etmeyi getirmezdi hatırına. Kimi zaman soyut,
kimi zaman da son derece somut bir biçimde kadın konusu açılınca, ideoloji
yahut prensipler bir kenara bırakılırdı hemen. İfade yerindeyse eğer, sanki
“Kadını kim daha iyi aşağılayacak” konulu ödüllü bir yarışma varmış gibi
birbirinin önüne geçmeye çabalardı masanın müdavimleri.
…
Masadaki genel kabule göre,
kadınlar aşağılık yaratıklardı, yatmak (kelime bu değildi!) dışında herhangi
bir işe yaramazlardı.”
Mabadına güvenen borazancıbaşı.
Burada yazdıklarını, o sofralarda söylemeye neyin yetmedi, densin güzel
kardeşim?
Abaza penis, uzanamadığı vajinaya
mundar der, dedim örneğin meyhanede erkek yüzlerine karşı, sen de yapaydın.
Sıkı kavgalar oldu tabii ki.
Bu arada, ne feministim, ne de
kadınlara karşı pozitif ayrımcılığı savunuyorum. Doğruları söylemeyi
savunuyorum yalnızca. Epeyi editörün hangi kadın yazarın ilk kitabını basmak
için, onunla yatmak istediğini biliyorum örneğin. Leyla Erbil’in ‘İki Sosyalist
Erkek Eleştirmen’ öyküsü beni çok güldürür örneğin.
Ama:
Erbil kalkıp da, masada Sait
Faik’i tufaya getirip, onu votkayla uçurursa, basarım kalayı.
Erbil kalkıp da, Ahmed Arif’e
oryantal rakkase davranışları gösterdiğinde de, basarım kalayı.
Erbil’e kalkıp da, yazar-erkek
taifesiyle evlenmeye tenezzül etmeyip, sağlam meslekli kocayı seçip de, onun
tarafından aldatılınca, yine basarım kalayı.
Erbil, dürüst hiç olmazsa. Bunu kitaplarında,
ad vermeden dolaylı olarak anlatmış hiç olmazsa.
Geri kalan onlarca kadın yazarın
erkeklere karşı yaptıkları ne olacak?
Pozitif ayrımcılıkla mı
karşılayacağız onları?
O zaman, Kaplan kapıda bilet
kessin lütfen.
+
“Doğal olarak, böyle konuşan
erkeklerin hepsi çilekeş bir anneden gelmişti dünyaya.”
Kambura yatmaya bakar mısınız?
Okumuş anneler, epeyi onyıldır
çilekeş kadın falan değil ülkemizde: Hesapsız
yavrulayan dişi memeliler sınıfındalar yalnızca.
+
Bizde bize biz derler, sizde bize
ne derler?
Bizde, doğruyu doğruca söylerler.
Sizi bilmeyiz. Ama doğruyu bilmediğinizi veya söylemediğinizi de gördük ve
biliyoruz.
+
“Benim açımdan asıl çarpıcı ve
umut verici olan Kürt kadınlarının, Türk hemcinsleriyle kıyaslanması mümkün
olmayan direniş kabiliyeti.”
Abuksamaya bakar mısınız?:
Batman’da Dünya’nın en yüksek
genç kadın intiharlarını besleyenler, yaşlı kadınlar, anneler, haminneler…
Kan davasını sürdürten de onlar…
Töre cinayetini sürdürten de
onlar…
Akraba evliliğini de sürdürten de
onlar…
Oğullarına kız seçenler de onlar…
Güneydoğu’da erkeğin hala birden
çok kadınla evlililiğini durdurmamış olanlar da onlar…
+
Kaplan, ya ne dediğini bilmiyor,
ya da kasıt-ötesi niyetle bir metin yazmış.
+
Haa, bir de:
Tencere kapağını yuvarlanıp kendi
bulurmuş.
Kaplan da, kendine uygun rakı
sofrası arkadaşları bulmuş.
(30
Ağustos 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder