Spoiler:
Öykünün
sonunda Tanrı öldürülüyor. Sonra da, insanlar birbirine giriyor. Dizinin ilk
sezonunun son bölümünde, Tanrı cenneti terkedince ve bunu insanlar öğrenince,
insanlarda filmin kopması gibi.
Ama:
Gerçek
tarihte de 2 milenyumluk hristiyanlık tarihi bundan farklı değil ki. Üstelik, o
zamanlar hesapça Tanrı hep vardı, Dünya’yı hep o yönetiyordu.
Yorumlara
göre:
Tanrı’ya
göre insanlar cıvıdı.
İnsanlara
göre, Tanrı Dünya’yı kendi haline bıraktı ve egemenlik Şeytan’a geçti, en
azından ve örneğin Orta Çağ‘da.
Bu
hesaba göre Şeytan, Tanrı’ya galebe çaldı. Bu durumda, insanlar Tanrı’ya hesap
sormazlar mı, ondan intikam almaya kalkışmazlar mı, buna hakları olmaz mı?
Öyküde,
cehennem-Şeytan tetikçisinin yaptığı da bu. Tanrı’ya öldüren de o. Yalnızca,
karısının ve çocuğunun cesetlerinin gözlerini kargalar oydu diye.
Yani:
İnsanlar,
Tanrı’dan hangi nedenlerle hesap sorabilirler veya soramazlar?
Bu
teolojik değil, etik bir argüman. Teoloji, kulların böyle bir hakkı olmadığını
söylüyor, yani Tanrı’yı insanlardan salt-üstün tutuyor. Etik, kimseyi kimseden
üstün saymıyor.
Tetikçi,
arada kızıp Şeytan’ı da öldürüyor. Cehennemdeki tahtı boş bulan Hitler,
fırsattan istifade, cehennem krallığının başına geçiyor.
Öykünün
burası parodi ama insan davranışı için de, uygur bir örnek:
Bazıları,
cennette kul olmaktansa, cehennemde kral
olmayı yeğler. İnsan sonuçta: Baş ol da, soğan başı ol, hesabı.
Doğu
dinlerinde zaman döngüsel ama Batı dinlerinde zaman tersinmez ve tek yönlü.
Yani, Batı dinlerinde işin geri dönüşü yok ve kıyamet sonul bir durum.
Vaiz’deki
gibi bir öykü olsa, onun da gidişi olmayacak yani. Herşey, çığırından çıktığı
gibi sürüp gidecek. Bu da, teolojinin de, etiğin de absürdleştiği bir nokta.
Diğer
bir deyişle, mantık ve hermenötik / yorumbilim açısından bakarsak:
Teolojinin
ve etiğin kuralları koyutsal: İster değiştirilir kabul edilsin, ister edilmesin,
bu böyle.
Ayrıca o
koyutsallıklar, yazılı kayıtlardan izlediğimiz kadarıyla, 2 bin yıl içinde
epeyi değişitirilmiş, insan eliyle yani.
Dolayısıyla
insanlar, en başından beridir insan eliyle konulmuş kuralları, Tanrı sözü diye
benimsemiş. Bugün, İsa’dan kalan 1-2 emir var yalnızca, tokadı yiyince, öbür
yanağını çevir, gibi. O da, kendi yazısıyla değil, vakıa aynı, rivayet muhtelif
olarak. Kulaktan kulağa aktarılmış olarak.
O
nedenle, kazara İncil’ler yok olsa ve on bin yıl sonraya geriye Vaiz
çizgiromanının tek bir kopyası kalsa, o kitap pekala kutsal itap sayılabilecek.
Sonuç:
İnsanları
Tanrı korkusu bile; günah, suç, ayıp işlemekten kurtaramadı.
İnsanları
bunları yapmaktan kıyametin bile alıkoyabileceği kuşkulu.
Vaiz’deki
argümantasyonlar buna varıyor.
Üstelik,
‘Amerikan Tanrıları’nda da, ‘Superman: Tanrılar Aramızda’da aynı tematik var.
Buna
ancak 2 bin yılda intikal edilebilmesi ilginç. Söylenmeye cesaret edilebilmesi, de denebilir.
(29 Ağustos 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder