İnsanlar
nedense ‘felaket’ yerine, ‘kriz’ demekte ısrarcı. İngilice’de bile böyle. Oysa
makro ekonomik bir kriz bir felaket demektir. ‘Felaket’ sözcüğü, hızlı ve büyük
kayıp yaratan her olay için kullanılabilir. Bu durumda kriz, felaketten daha
küçük bir şey olmakta.
Türkiye’nin
şu anda bir krizde veya bir felakette olduğu kesin.
Ancak,
bu duruma karşıki insan tepkileri farklı arklı. Boratav’ınki şu:
“Bence,
sol çevreler kriz ortamında politika alternatifleri önermekten dahi uzak
durmalı; sadece ve sadece AKP’nin ağır sorumluluğunu teşhir etmekle
yetinmelidir.”
Bizce,
başkasının teşhirenie gerek yok, AKP kendi kendini yeterinci teşhir ediyor zaten.
Boratav’ın
tezi, tarihsel perspektifle bakışla 2 anlama gelebilir:
Bir:
Düşmanınızı kurtarmayın veya ona kurtulması için çözüm önermeyin.
İki:
Lümpen proleteryanın kaybedecek zincirleri bile kalmamalı.
Bakalım
öyle miymiş ve nelermiş?
“AKP’nin
sorumluluk sicili açıktır: Kemal Derviş’in 2001 programına, serbest sermaye
hareketlerine, merkez bankası bağımsızlığına, sıcak para girişine, IMF patentli
neoliberal reçeteye teslimiyetten oluşur. 13 yıl boyunca istisnasız bir
teslimiyetten söz ediyorum.”
Dakka
bir, gol bir: Boratav kendi kalesine gol atmış:
2001
Krizi ertesindeki sıkı para politikası ile 2007 Krizi ertesindeki global
parasal kolaylaştırma (monetary easying), birbirine tam tkarşıt şeyler.
2002-2015
arasında, 1. Dünyü (hem ABD, hem AB), ellerindeki fazla ve kendi ekonomilerine
kullanamadıkları paraları 3. ve 4. Dünya ülkelerine pompaladılar, yani 1’er
trilyon doları piyasalara verdiler. Şimdi o paraları geri alıyorlar. Sıkışan
yalnızca Türkiye değil, tüm G-20 ülkeleri. Geri kalan için ise, durum hep
aynıydı ve aynı kalacak.
Yani, AB
ve ABD merkez bankaları parasal iyi polisler oldu, IMF ve Dünya Bankası da
daima kötü polisi oynadı, yani parasal sıkı denetimi savundu.
Para
geri dönüşü 2015’te başlatıldı, 2018’de havuzun suyu bitti. 3. ve 4. Dünya
ülkeleri hala tasarrua geçemedikleri için, harcayacak para bulamıyorlad, krizin
nedeni bu: Havuzdan çıkan şu, havuza giren sudan çok.
Devam:
“Değerli
arkadaşlarımız dahi bu gündeme mahkûm oluyorlar; örneğin “AKP’nin
anti-emperyalist olmadığını” açıklama çabalarına savruluyorlar.2
Aç-parantez
Özal-1983, kapa-parantez Erdoğan-2013, son 35 yıl için zaten emperyalist birer
proje idi. Bunu kapitalistler tartışmıyorlar ki solcular tartışsınlar.
“Bu tür
tartışmalar, iktidarın değişmesini fiilen imkânsız kılmış olan faşizmin lütuf
düzeni içinde abestir.”
Tarihi
de mi unuttun Boratav?
Hitler
de, Mussolini de, fiilen gittiler, fikren değil.
Özetlersek:
Boratav,
atmadığı taşla kuş vurmuşa benziyor.
O zaman
biz soralım:
Düşmanımızı
kurtarmayalım mı ve lümpen proleterya zincirlerini kemirsin mi?
(24 Ağustos 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder