Önnot:
1980 Temmuz’da, neo-liberalizm devreye daha yeni sokulduğunda, bunun tarihsel
bilincine varmadan, ekonomik determinizmin ABD’yi ve SSCB’yi birbirinden ayırtsız
kıldığını yazmışım. Bunu sezgiyle yazmışım, bilgiyle değil. Sonraki metinler,
bilgiyle yazıldı. Bu metin de öyle.
Kitap:
Genel Bunalımın Dinamikleri, 1984, Belge Yayınları, Yazarlar: Wallerstein,
Arrighi, Frank, Amin.
Kitap,
1983 momentli ve 1967-1983 arasındaki global ekonomik krizin, üretimin tüketim
yaratamamasının gidişatını sorguluyor.
Yazarların
hiçbiri, kapitalizmin getirmekte olduğu neo-liberalizmin sonuçlarını
öngerimiyor.
Yazarların
hepsi, çözümü sosyalizmmde arıyor: Üstelik, SSCB’nin çökeğini de öngörmüşler.
Bu, ekonomik determinist bir yaklaşım.
Ekonomik
determinizm, tarihi iktisadi-askeri-siyasi üçlünün bütünü olarak ele alıyor;
hem neo-liberaller böyle yaptılar, hem de Dünya Sistemi’ciler.
Oysa,
maddi uygarlık yerine, manevi uygarlık var.
Oysa,
bilim-sanat-düşün üçlüsü var.
Oysa,
hukuk-din-ahlak üçlüsü var.
Oysa,
psikoloji – sosyal psikoloji – sosyoloji üçlüsü var.
Oysa,
savaş, salgın, kıtlık, göç var.
Oysa,
enerji, gıda, su, iklim, göç makro-global krizleri var sırada.
Artı:
Dünya
Sistemi’ndeki Avrasya yatay coğrafyasına, deniz coğrafyasını ve dikey
coğrafyalı Kolomb-öncesi Amerikalar coğrafyasını hala sistemin bütününe dahil
edemediler, 50 yıldır. Bunları yapınca, parametrelerin ağırlık katsayıları
epeyi değişiyor.
Dolayısıyla
koca kitap, ancak son sayfasındaki çıkış özetiyle anlamlı ve tanımlı
kalabiliyor:
Amin,
Arrighi ve Wallerstein, kapitalizmin çöküşünün hatalarından dolayı değil,
başarılarından dolayı olacağını öngörüyorlar. Bu 3’ü iyimser.
Frank,
kötümser ve çözümün ancak sistem karşıtı mücadeleler üzerinden geleceğini
düşünüyor.
3 çeyrek bilimkurgucu ve 1 çeyrek
gelecekbilimci
olarak Asimov, bir zamanlar şöyle demişti.
Ne
zamanki farklılıklar çatışsa, hepsi birleşir ve ortadan kalkar. (Bununla
sentezi imlemiyor, tanımlarının geçersizleşeceğini imliyor.) Onlarda yaşanan
tam da bu.
Kapitalizm,
en kısa biçimiyle 1750-2000 arasında tanımlı. Sosyalizm, en uzun biçimiyle
1850-2000 arasında tanımlı. Dolayısıyla, düelloları bitti, hiç kimse
kazanamadı.
Bu 4
yazarın hesaba katmadıkları var:
Kendi
Dünya Sistemi’lerinin öngörüleri.
Çin
üzerinden gelen 1., … , N. Dünya tanımı bütünlüğü.
1980’de
de tanımlı olan AB x ABD çatışması.
Kapitalizmin
kendi küllerinden doğmasıyla, G-7’nin işin içine 10 ülke daha katıp, tüketici
sayısını en azından ikiye katlayabileceğini. Dahası da, hesaba katamadıklarını
da, tıpkı sömürgecilerin yaptığı gibi, katledeceklerini.
Burada,
1 kestirim doğru çıkıyor:
Kapitalizm,
bu kez kendini G-20 kurulumu ile, yani başarısı ile bitirdi.
Yani
kapitalizm, sınırlı-sonlu tanımlı demek.
Ama o da
yani, sosyalizm sınırlı-sonlu tanımlı demek.
2., … ,
N. Dünya tanımlarını işini içine sokulması gerek. Şu an için geçerli tanımlar bunlar.
Alternatifler;
Latin Amerika, Afrika, küçük deniz ülkeleri, küçük kara ülkeleri olarak 4 grupta
toplanmış durumda. BM’de bir zamanlar 77’ler Grubu vardı, onun gibi.
Yani,
hiç olmazsa artık bundan sonra, kapitalizm-sosyalizm ikili tanımının dışına
çıkmak gerekli.
Aslında
bizim tezimiz şu:
1945’te
başlayan 2. Sanayileşme süreciyle zaten bu böyle yapılmıştı. 2015’te 2. Sanayileşme
kesinleşmiş ve belirginleşmişti.
Dolayısıyla
bu kezki eksodus, o tanımlar
üzerinden gelecek:
Uzaycılık,
yazılım (insan zihinini bilgisayar programı kılma) ve/ya donanım
ölümsüzlükçülük (insan klonlama ve kafa nakli), GDO’culuk, nanoteknolojicilik,
bilgisayarcılık, siberuzaycılık / internetçilik, yapay-zeka’cılık, siborgculuk,
robotçuluk / androidcilik, Homo Posterus’çuluk…
Kapitalizm
veya komünizm tartışmaları üzerinden değil bu kez yani…
(29 Ağustos 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder