Pazartesi, Ağustos 20, 2018

Türkiye’de ve Dünya’da Kitap Okuma 2016


Haber şu:
“… UNESCO verilerine göre Türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86'ncı sırada, yoksul Afrika ülkeleriyle aynı kategoride. TÜİK’e göre ise Türkiye'de kitap, ihtiyaç listesinin 235'inci sırasında yer alıyor. Dünyada kitap için kişi başına harcanan para ortalama 1,3 dolarken, Türkiye’de çeyrek dolar.”
Bu sayılar 2016 için geçerli ve Dünya’da 200’e yakın ülke var.
Dolar 4 lirayken, Türkiye’de yıllık 4 bin dolar kişisel harcama varken böyleymiş yani.
Dünya 2018 için de, kişi başına harcanan ortalama para pek pek 4 bin 500 dolar. Kitap harcaması sayılarının değiştiğini sanmıyorum.
Kitap fiyatı, G-7’de ortalama 10 dolarken, Türkiye’de 4 dolardı o zaman. Yani, G-7 vatandaşları için, Dünya ortalamasının 7 katını alsak bile, yılda kişi başına 1 kitap düşmüyor. Ayrıca, tüm G-7 ülkelerindeki kütüphanelerde de, bedava okunan kitapların yıllık ortalama okunma sayısı 1 (eski bir kuraldı: Bir dergi, ABD’de bir kütüphaneye üst fiyatının 6 katına satılırmış, yani onu 6 kişinin okuması beklenirmiş aa o bile olmuyormuş yani).
‘Psychology Today’ dergisinin bir 1979 nüshasında da, gençler için odalarındaki kişisel eşyalardaki önem sırası 19 idi. Yani, G-7 vatandaşları da feci durumda.
Yazının en az 5 bininci yılındayız. En az 70 yıldır tüm Dünya’da zorunlu eğitimle okuryazarlık mevcut.
Duruma bak.
“Türkiye'de düzenli kitap okuyanların oranı, neredeyse binde bir.”
Bu bilgiyi, 32 yıllık seyyar sahhaflık gözlemlerimle onaylayabilirim. Sorun, bu okurların ne akademisyen, ne de koleksiyoner olması. Yani, üniversiteli gençler kitap okuyorlar, onların da parası yetmiyor. Parası yetenler ise, ya akademisyenler gibi kitap almadan okumuyorlar, ya da koleksiyonerler gibi kitap alıp okumuyorlar.
Bu durum, daha önceki durumlardan daha feci bence.
Dahası:
Kitap okuyan gençlerin % 95’i öykü, roman, şiir okuyorlar. Bilgi Çağı’nda bunlar, bir insana hiçbir şey katmazlar.
Artı:
Modern-klasikler de, klasik-klasikler de öyle artık…
Kitap okuyan da boşuna okuyor yani. Mezun olunca, okuduklarını unutuyor yani. Hiç kitap okumamış gibi oluyor yani.
Şöyle bir anekdot:
Kitap okuyanlar içinde, benim kadar kitap okumaya yakın tek bir kişi vardı: O benden 7 bin 500 kitap gerideydi, diğerleriyse ondan 3 bin 500 kitap gerideydi.
Bugüne kadar şu soruya da yanıt alamadım:
50 yaşındaki 1 üniversite mezunu en az kaç kitap okumuş olmalıdır?
Benim yanıtım 10 bin.
Peki, Dünya’da okunacak 10 bin kitap yazılmış mı?
Hayır.
Yani, okunması gerekmeyen veya okunmaması gereken çok kitap da okudum.
Okunmayı hak eden hepi topu 1.000 kitap var veya o listeyi okuyunca yeter, diye düşünüyorum.
Ondan sonra da, okuyacak kitap bulamayınca, okuduğum kitapları bir daha okuyorum, belki 50 kez daha.
Ek bilgiler:
Dünya’da okuryazarlığın yaygınlaştığı 20. Yüzyıl’da toplamda pek pek 15 milyon çeşit (ama tüm dillerde ayrı sayılarak çeşit) kitap basılmıştır herhalde. Bu, 100 alfabeli dilden 200 alfabeli dile, 1940-1990 arasındaki 50 yıllık tırmanış esnasında oluşmuş bir birikim. 2000’den sonra anlamlı okumanın ivmeli düşüşte olduğu gözlemindeyim. AB ülkelerinde bile, üniversite öğrencilerinde bile, etkin okuryazarlık da hızla düşüyor. İnternet de, bunun üstüne tüyerek, bunu daha da arttırdı.
(18 Ağustos 2018)

Hiç yorum yok: