Askeri
açıdan bu, ancak ve ancak BM Güvenlik Konseyi onayıyla / kararıyla mümkün.
Bir
Afrikalı veya bir Balkanlı için o karar çıktı da, bir AKP’li için zor çıkar
gibi.
Bunun,
Demirtaş’ın Davutoğlu’nun UCM’nde yargılatacağını önesürmesi nedeniyle yazdık.
Zarrab
üzerinden mali suçlar için ise, interpol arama emri çıkar ama herhangi bir TC
vatandaşı, TC sınırları içinde istenmedikçe bulunmaz. Kredi kartı borcundan
dolayı hapis cezası bulunan 600 bin vatandaşımız öyle örneğin. Eh, koskoca
başbakan da daha kola saklanır herhalde.
Ancak,
uyuşturucu operasyonlarının bazılarından gördük ki interpol TC sınırları
içinde, TC kolluk kuvvetlerinden habersiz operasyon yapmıştır.
Bu
olabilir.
Bu
noktadan sonra, Malezya seçeneği, Öcalan’ın kıstırılma olayına dönüşebilir. Bu
da olabilir.
Ancak
basit bir gerçek var:
1993
ertesinde, 18 bin kayıp ve 18 bin faili meçhul için, Ağar hakkında herhangi bir
dava, herhangi bir uluslararası platformda açılsaydı, o dava çoktan sonuçlanmış
ve dayanak oluşturmuş olurdu.
HDP
çizgisi ise, bırakın bunu yapmayı, kendi milletvekillerinin TBMM’den 1993’te
salla sırt götürülmesine bile sesini çıkarmadı. Bu da imlensin burada.
Devamında
ise:
Hep
söyledik, bir kez daha yineliyoruz:
TC,
AİHM’nde epeyi dava kaybetti ama o da, 1993 gibi UCM’nde dava açsaydı, iyi
hazırlanmak koşuluyla, 10 davadan belki 3’ünü kazanırdı. Bu da, dayanak
oluştururdu.
Yani:
Her 2
taraf da savaş ve insanlık suçu işledi.
Ayrıca:
G-7
ikiyüzlü bu konuda:
Daha ilk kez tecavüz bir savaş suçu sayıldı.
170 yıllık anlaşmalardan sonra, ilk kez.
Evrensel
İnsan Hakları’nın Fransa tarafından askıya alınacağını açıklanması da, hiçbir tepki
almadı henüz.
(25 Mart 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder