Eski
usül tarihçilere göre, bir anın tarihi, yaşanmasından ancak 50 yıl sonra
yazılabilirmiş.
Cehalet
insanı söyletiyor işte.
Tarih
anında da yazılabilir.
Nasıl
mı?
Yarın, 2
gün sonra dün olur.
Gelecekbilimde
yarın ve gelecek olarak yazarsın, yarın bugün olunca, şimdiyi gözlemsel olarak
anı anına notlarsın, henüz tanımlanmamış şimdibilim olur, 1 gün daha geçince
de, her 2 günlük notlarını dün ve tarih yorumlarsın ve ekler / düzenlemeler
yaparsın.
3’ü
birarada, hem geçmişbilim, hem de gelecekbilim olur, hem de tersinden zaman
akışı gider.
Biz,
bunu 32 yıldır günü gününe yapıyoruz.
Dedelerimiz
1900 doğumluydu. Onların tarihini dinledik. Biz 1960 doğumluyuz. 56 yıl
yaşadık. Kendi tarihimizi gözledik.
5 bin
yıllık tarihte bu, % 1’lik istatitiksel anlamlı dilim olarak, 1, 2 tam ve 3.
dilimin az ucu eder.
Üstelik,
hem sözlü, hem de yazılı tarih eder.
Üstelik,
hem resmi, hem de gayrıresmi tarih eder.
Üstelik,
hem tarih olur, hem de tarihçe: Nicel değişimler, kendiliğinden nitel
değişimlerdir. Ya da: Tarihte ve tarihçe aldığın zaman aralığı ve artı seçtiğin
ilk ve son zaman noktaları, bakmanı, görmeni, algını ve yazmanı değiştirir.
Artı
üstelik: Eşzamanlı ve eşmekanlı olarak, Türkler’i tek başına, Çingeneler’i tek
başına, ikisini birarada tarihçelersen, bambaşka perspektifler ve panoramalar
yazarsın. 3’ü birarada ise, daha üst boyutlu bir sentez-praksis eder. Ki bu,
tarih (1), tarih (2), tarih (1+2) sentez-praksisi olur.
Tabii ki
bakana, görene ve yazana...
Ek: Bir
de günce ve mektup türü gibi öznel, birinci tekil kişi kipinde anlatılar da
var. Onlar, nesnel olandan farklı tonda, duygu ağırlıklı olur ama o da, anında
tarih yazımı olur.
Artı:
3
boyutlu değil de, 4 veya daha çok buyutlu soyut kavram tasarımları, tarih
olmaz, öte-tarih olur, öte-gelecekbilim olur. Hiper-tekst olur.
Ancak
bu, yazılanların aynı zamanda tarih metni olmasını eksiltmez, arttırır
yalnızca...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder