Perşembe, Mart 17, 2016

Yazmasaydım, Ne Olurdu?

Aslında soru şu:
1984-2015 arasında, 14 bin parça ve 35 bin sayfa yazmasaydım, ne olurdu?
Soruyu tersine çevirelim:
Sinema yapabilseydim, bu kadar yazar mıydım?
Hayır.
Bilimkurgu roman yazabilseydim, bu kadar yazar mıydım?
Hayır.
Modern dans sahneleyebilseydim, bu kadar yazar mıydım?
Hayır.
Sözü geçen her alandaki 1 eser, 90-180 gün, 5/7 gün tempo ile, günde en az 8 saat çalışmak demek. (Sinema ve modern dans, üzerine bir de başkalarıyla çalışmak demek.)
Oysa aynı sürelerde, günde 4 metin ve 10 sayfadan, 360-720 metin ve 1.440-2.880 sayfa yazmış olmam mümkün. Ki bu da, 10-20 kitap demek.
Değmezdi yani.
Ama bunu şu an söylüyorum.
Yoksa, ‘İsimsiz’i sahnelemiş olmak isterdim, en az bir örnek niyetine.
‘Tsunamide Sörf’ü roman olarak bitirebilmiş olmak isterdim.
‘Tsunamide Sörf’ü film yapabilmiş olmak isterdim, dijital-film olarak.
3 güzel proje için de, 30-60 kitap yazılmamış olurdu ki arkalarından gelecek yorgunluk-boşluk süreleri hariç.
1993 sonundan itibaren bu kadar yazmasaydım da olurdu.
35, 100, 200 kitap idi zirve koyutlarım. 250’deyim şu an.
Ancak, 1974-1983 ve 1984-1993 verimsizlikleri de çok yorucuydu, yazının çıraklık ve kalfalık dönemleri yani.
Gençliğim gitti yahu. 20 yıl yahu.
Ancak gerçek şu:
Benim yazmadığım hiçbirşey, benim dönemimde yazılacak değil, yazılmadı da.
Sansürlediklerimi ve pas geçtiklerimi özellikle katıyorum buna.
Ancak, alıntılarımın gösterdiği üzere, parça düzeyinde kristal doğruları yakalayan da çoktu ve birçok şeyi onlardan öğrendim.
En son Aydın Selcen örneği ortada: Ben kestirimlerle yazdım bir sürü şeyi ve gördüm ki adamın yaşadıkları, tıpatıp benim dediklerim gibi ama onunki kanıtlı ve içeriden kayıtlı. Ama o benim yazdıklarımı okusa, katılmayacak, çünük yaşadıklarının anlamının o olduğuna ayamıyor.
Bu, sürekli ayma ve intikal etme durumu, kişilik yapımı çok değiştirdi.
Zaten şizofreniktim ama hep başkaları oldum. Ve bu da, şizofrenimi arttırdı.
Belleğimdeki yaşamlar, kişisel yaşantımı üsselce aştı. Sürekli anı okudum çünkü. Ki bu da şizofreni demek.
Tüm yarım şu:
Onlar yabancılaarak özdeşleşti, ben özdeşleşerek yabancılaştım, aştım ve uzaklaştım, içimde yolculuk yaptım.
Yazmasaydım, 20’li yaşlarımdaki saftirik Reha ynen sürerdi gibime geliyor. Çok temiz kalpli adamdım ben yahu.
Ama yazmayıp, o kadar aptal kalmak beni çok üzerdi. Seziyordum aptallığımı ama sözcüklere hakim değildim. Fikir var, ifade yok idi.
Şu an için ise, yazacak bir şey kalmadı sanırım.
Çünkü, yazılacak ve yaşanacak durumu, ben epeyi önceden, gelecekbilimle yazıyla zarflayıp, dış sınırlarını tanımlamıştım. Sürpriz falan da ummuyorum.
Yazmasaydım, yazamazdım.
Yazdım ve dolayısıyla yazmayacağım veya yazacaklarım artık çok çok azaldı.
Son 2 tümce, çok ilginç bir momentimi imledi.
Yani:
Yazı, libido, tarih verilerimin beni beslemeleri limite geldi. Çevresindeki hidrojenin tümünü kullanan bir yıldız gibi oldum.
Artık, bir yalnız-usta olarak, tuhaf bir yalıtıklık içindelik ama çekimime kapılıp bana yaklaşanları yutmama çabası gibi, yeni bir evrede kaldım sanırım.
Bu, Dünya’ya sesimin ve yazdıklarımın ulaşması da demek. Tarih, öyle söylüyor.

İnsanlarla aramdaki mesafenin artması da demek ki zaten çok uzaktalardı.

Hiç yorum yok: