Pazartesi, Mart 21, 2016

Lars Trier Bitmiş: Louder than Bombs

Bildiğimiz melodram.
Fassbinder orada öylece dururken, bunu yapmak, cinayet bile değil, sinema katliamı.
Stephen Seagul gibi, sumocan olmuş çıkmış. Bakışları da onun gibi. Mel mel. Çok hap yutmuş herhalde.
Obezlerin depresyonlusu pek makbul değildir.
Hele hele, obez Fassbinder’in, ölür ayak sinemada kırdığı rekorlara bakılınca Trier, şekillerden şekil beğenmeyen bir üslupçu olarak kalabiliyor sinema sanatında.
Trier, ABD’yi ilk kez denemedi. ‘Dancer in the Dark’ da vardı.
Yine de, sinema dergisi ‘Variety’, onu hala Norveçli sanıyor.
“Hollywood has been courting the Norwegian helmer with offers to come and make a film in the States.”
‘Helmer’ da, ‘dümenci’ demek.
Bu da bana, ‘Plenty’ filmindeki, Bergman göndermeli, ‘Norveçli değil lan, İsveçli’ repliğini anısattı.
Ben de diyorum ki.
‘Norveçli değil lan, Dan.’
Boşuna dememişler.
Sen eşek olursan, semer vuran çok olur.
Trier da, 2 kez Holywood’a bel bağladı, 2 kere semer ve zerduz palan istedi, 2 kere eşek oldu / kaldı.
Gabriel Byrne, bir biçimde kadraj sahalarına geri döndü. ‘Vikingler’de döktürüyor, burada da öyle. Huppert de öyle.
Zaten soru da bu:
O 2 devin arasına, o 2 tıfılı neden koydun Trier?
Ezilip gitmiş ikisi de.
Trier, biraz fileşbek biraz fileşforvırd yaparaktan, zamana tek tek basaraktan, bade süzerekten, form kurtarmaya debelenmiş.
Hesapça film, düz film olacakmış. Başı başka, kıçı başka oynayan bir şey olmuş.
Her zaman söyledim:
‘Avrupa’ dışında, Trier’da ağırbaşlılık hiç yoktu.
Şimdiyse yavşağın teki olmuş çıkmış.
Tıkınmış, aksırmış patlamış.
Şimdi de ‘oldum ben’ diyor bizlere...
Yemiyor...

Yankiler’e yedirmiş ama...

Hiç yorum yok: