Cumartesi, Mart 19, 2016

Faşizm Nedir, Ne Değildir?

Önce, daraltmalı bir alıntı:
“Milliyetçilik ... diğer milletlerden nefret etmek, onları düşman ve tehdit olarak görmektir. Çelişkiyi, işçi ile patron arasına değil, o millet ile bu millet arasına koyar. Böylece, hem gerçek çelişkiyi perdeler, hem de halkların arasına nifak sokar. Milliyetçilik, işçi ile patronun 'aynı gemide' olduğu, çıkarlarının 'milli menfaat' adı altında ortak olduğu türünden yalanlar söyler. Burjuva ideolojisidir. ...
Milliyetçilik ile faşizm arasındaki sınır da belirsizdir. Milliyetçinin iktidarı ele geçirmişine faşist denir. ... Faşizm, ırkçılık demek değildir. Örneğin, Mussolini ırkçı değildir. Faşizmin alameti farikası, milliyetçiliği başlıca ideoloji olarak benimsemiş olmasıdır. ...
Faşizm, devlet egemen bir ideolojidir. Devlet siyasal, kültürel ve toplumsal yaşamda egemen kılınır. Lider kültü vardır ve lider anayasanın üstünde tutulur.”
Sonra bir alıntı daha:
“One common definition of the term focuses on three concepts: the fascist negations of anti-liberalism, anti-communism and anti-conservatism...”
Yani:
“Anti-liberalizm, anti-komünizm ve anti-muhafazakarlık.”
Bu İtalyan Faşizmi’nin tanımı.
Orada Papa var, kendisine karşı anti-muhafazakar olunacak (Don Camillo hesabı yani). Mussolini desen, Papa’yı sevmiyor. O nedenle İtalyan papazlar, anti-faşist cephede komünistlerle birlikte mücadele edip, 1943’te İtalya’yı Sicilya üzerinden müttefklere teslim ederler.
Tarihe hafiften bir bakalım:
1915 gibi, 1. Dünya Savaşı ertesinde İtalya, ne emperyalist, ne de koloniyalist idi. Almanya gibi o da, göreli geç olarak ulusal birleşme yaşamıştı.
İtalya savaş galibi idiyse, Almanya savaş mağlubu idi.
İtalya’nın Yunanistan’ın Ege adalarını almaları da, tarihin bir cilvesi.
Dolayısıyla birinci saptama:
İtalyan Faşizmi olsun, Alman Nazizmi olsun, 19. Yüzyıl geleneklerinden devşirme ideolojiler.
Yani, bugün bildiğimiz anlamıyla, karteller, oligarşiler, tekeller türü faşizm pratikte yok o zaman. Almanya’da Krupp var ama o, 2. Dünya Savaşı ile / boyunca Krupp Faşizmi’ni inşa ediyor, daha önce değil.
Bu arada Mussolini ve Hitler, bir türlü geçinemiyorlar. Oysa tarih, onların kanka olduğunu söyler bizlere hep.
Dolayısıyla ikinci saptama:
Her ikisi de, en azından başta, ‘ya tutarsa’ türünden bir oportunizm içinde.
Her ikisi de, tavırlarını sosyalist / komünist partilerin yarattığı ters-tepkiden alıyorlar.
Her ikisi de, soyut kavramlarını şu ya da bu biçimde, sosyalizmden apartıyorlar.
Vurgu: 1915’te henüz ne Lenin var, ne de SSCB, Dünya gücü olarak yani.
Mussolini’nin korporatizmi liberalizme karşı, çünkü halkı kendi tarafına ancak küçük sermaye ile alabilir durumda.
Aranot: Bugünün koşullarında, mikro-krediciliğin, mikro-korporatizm / kooperatifçilik üzerinden, neo-mikro faşist(çik)ler ve yarının orta boydaki 3. Dünya faşizmlerini yaratttığını da imlemiş olalım ama bu, tümüyle başka bir metnin konusu.
Gelelim alaturka metne:
Milliyetçilik, aşiretçilik ve budunculuk üzerinden hep vardı. Yalnızca, o zamanın koşullarındaki 1 milyonluk kentler ve 10 milyonluk ülkeler için, yeni olarak ebat ayarlaması içerdi, o kadar. Yani, 1 milyonluk aşiret olamıyor da millet olabiliyor ancak. (Gerçi böylelikle, nicel değişimler kendiliğinden nitel değişimlerdir, oluyor, ayrı konu.)
Milliyetçiliğin tek dil-ırk-din anlayışı ise, Fransa Devrimi icadı. 1793 momentli gibi. Çünkü Fransa’da da o zaman tek dil yok. 5 tane var ve 4’ü tasfiye edildi.
Irka gelince, Hitler’in karakafa olması ironisi gibi, AB ülkelerinin hiçbiri tek ırklı / uluslu / aşiretli değil. Belçika veya İsviçre gibi küçük ölçekliler bile. Kavimler Göçü ve malum Orta Asya istilaları nedeniyle, bu mümkün olamamış. Macarlar’ın kökeninin Macaristan’dan 8 bin kilometre ötedeki Urallar olduğunu bilin, yeter.
Dine gelince, Hristiyan mezhepleri ve iç savaşları, AB’nin bin yıllık derdi olagelmiş. Tek mezhepli ülkeler, hep diğer mezheplerin katliamıyla elde edilmiş.
Yani kısaca:
Faşizm, en başından beridir bir yalan söylem.
Yamalı bohçalık, duruma göre davranış geliştirme, hep bildiğimiz küçük insan ideolojileri.
Bu arada:
Ne en yaygın, ne en zalim, ne en çok insan öldürmüş ideolojidir faşizm. Yalnızca, adı çıkmış dokuza, inmez sekize, durumu var. Türkiye’deki yılda 1.500 işçi ölümünü de faşizm icat etmedi. Ondan önce, çiftçi ölümü vardı.
Şu veya bu değil faşizm. İnsanlar abartıyor yalnızca.
Asıl ilgilenilmesi gereken, din ile ilişkisi de, o zamanki papazların yanlış taraf tutması nedeniyle, gözden kaçırılmış bir gerçek.
Not: Burada Türk-İslam faşizm-engizisyon eşlenikliğini imlemiyoruz, ne 1975, ne 2015 momentiyle. Onu da zaten, ne Bezm-i Alem yapabildi, ne de MSP-MHP ikilisi. O, 2015-neo momenti. % 99 mücadele etmeyi öğrendikçe, % 1 de 2, 3 veya 10 yüzlü bıçak kullanmayı öğreniyor.
Vurgu:
Faşizm, boş tanımlı bir kümedir, demedik hiç.
Faşizmin söyledikleriyle yaptıklarının bir olmadığını açımladık.
Burada önemli olan şu:
Hadi, % 50 ümmi / okumazyazmaz en büyük yalan söyleyeni yutar da, nasıl olur da %o 1-5’lik okumuş yazmış aydın bunu yapar?
Örneğin:
Alaturka metin, solun Kürt hareketinden kopması zamanı glediğini önesürüyor. Biz, zaten bunun hiç olmamış olması gerektiğini savunduk. 1983’ten beridir. Kendilerinden dinledik ne istediklerini çünkü.
Çünkü:
Sol, ne nasyonalisttir, ne de transnasyonalist.
Çünkü nasyonalizm, hiç var olmamış bir kategoriyi uygulamaya çabaladı.
Çünkü nasyonalizm, epistemik dezenformasyondu.
Çünkü, nasyonalistlerin hiçbiri sol olamazdı, olamadı da.
Çünkü, bazı süzme hıyarların önesürdüğü gibi, hem Müslüman, hem sol olunamıyor. Ulusalcı sol da olunamıyor. Özgür-kul da olunamıyor. Liberal-muhazakar da olunamıyor.
Tamam, düşmanınız sizi kandırmak için uğraşabilir.
Peki, neden siz kendinizi kandırmak için tam 50 yıl uğraştınız ey Türk solu?
1965 ve TİP’ten beridir...
(TİP’i Kürtçülük kapattırdı 1971’de.)
Kendi ayağınıza bağladınız prangayı çözün artık.
Soruları da yanlış biçimde sormayın.
Yani:
Kurbağa olup da, akrebi sırtınıza almayın.
Yoksa, 1’den sonrası istatistik, olmakta...
Dipnot:
Eğer bugün faşizm tanımı yapılacaksa, yer ve zaman ayrıntısı özellikle verilerek, tanımlar yapılsa gerek. Bunu da açıkça notlamış olalım burada.
Örneğin, alaturka Krupp Faşizmi çizgisindeki, Tüsiad (1960), Müsiad (1995), Tümsiad (2010) gidişatının ayrıca tarihinin yazılması gerekiyor.
MHP ve BBP tarihleri epeyi yazıldı.
Eski-MHP’leşen AKP tarihi de (2013-2019) yazılır bir gün.
Alaturka-sivil-faşizm (1970-2015) yazılmadı gibi.
Alaturka-militarist-faşizm (darbeler tarihi) yazıldı.
Kürt Faşizmi’ni, Ermeniler’i 1915’te Kürtler’in öldürdüğünü ortaya koyan araştırmalarıyla, 2 Kürt 2015’te yarı-içeriden gibi yazdı.

İtalyan Faşizmi’nin mafya ayağı az bilinir. Bizdeki Laz mafya-faşizmi de doğrudan hiç yazılmadı. Geriye kalan 98 halk için de öyle. Halkım Tatarlar’ın faşizmi de yazılmadı henüz (1970 sonrası için).

Hiç yorum yok: