‘Seri
katil x seri terörist’ metinlerimizle, işin buraya geldiğini imlemek
niyetindeydik:
“Brüksel'deki
terör saldırılarından 2 gün sonra, nükleer santralde görevli güvenlik görevlisi
vurularak öldürüldü ve kimlik kartı çalındı.”
Açıklamalar
eksik.
O kartın
ne kadar süre kullanılabilir kaldığı açıklanmamış. Kullanılıp kullanılmadığı
da.
Yine de,
bu veya sonraki olayda, bu yolla bir nükleer reaktörden içeri girmek mümkün.
İlk adım başarılı yani.
Bundan
sonra 2 yol var:
Bir:
İçeriden malzeme çalmak.
İki:
Reaktörü havaya uçurmak.
Birincisi
% 50’den daha çok mümkün, ikincisi % 10’dan daha az mümkün.
Sonuçta,
artık bu şık da terör listesine girdi.
Dipnot:
Bu olay,
şu ya da bu biçimde tam başarılı olamadı. Stadyum olayı da öyle oldu ve gidip
4. Dünya’da başarılı bir teselli mükafatı aldılar: Irak’ta amatör küme maçını
havaya uçurdular.
En
riskli 3. Dünya reaktörü ise, sanırım Letonya’daki. Çernobil adayı olduğuna
ilişkin uyarılar vardı.
Ancak
daha önemlisi şu:
İsrail’i
nükleer açıdan kirletecek bir nükleer reaktör infılakını yeğleyecek çok
Müslüman var bu Dünya’da.
En
önemlisi de şu:
Artık, kabus görmektense, tüm kabus senaryolarını
yazıp, listeleyip, sonra da bunlara karşı, ciddi oyunla ve simülasyonla uyanık kalmak gerekli.
Terör
yönetimi budur.
Felaket
yönetimi budur.
(28 Mart 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder