Eh, bu
da yapıldı:
Çakma
Çanakkale Savaşı repi.
Feçesseverliğin
kubur ve kabir gırtlağı boyunda
olduğu günümüzde, ne yapsam da keseyi doldursam, geyiğiyle, bir isyan müziği olan repi, bir asimilasyon müziği haline getiren, arabesk-rep,
ilahi-rep, şu-rep, bu-rep yapıldı.
Çanakkale
Savaşı da nasibini almasaydı bu işten, eksik kalırdı amcası.
AKP gidişatı,
her nedense Çanakkale Savaşı konusunu
sömürmek için geç keşfetti. Bunda, olayın Atatürk’ün tekelinde olmasının payı
yüksekti. Sonunda vara vara, Atatürk’ün olmadığı bir Çanakkale filmine
varabildiler, imaj imaj.
Çanakkale
Savaşı ile ilgili saptamalarımızı kezlerce yazdık:
Çanakkale
Savaşı, savaşsal bir başarı değildir.
Orada,
bugünün lisansüstü düzeyinde eğitim veren Galatasaray Lisesi’nin 2
sınıf-dönemini gömmek, çok çok büyük bir hata idi.
Almanya’nın
bize zararı, orada ve daha 1915’te belliydi. Yani, 1. Dünya Savaşı’nı
kaybedeceğimiz.
Çanakkale
Savaşı ile Çar’a yardıma gidenleri durdurduk, SSCB’yi kurdurduk. Onlar da bize
son anda Kurtuluş Savaşı’nı kazanacak parayı verdiler tam 7 yıl sonra.
Çanakkale
ile İstanbul’un işgalini önleyemedik. ‘3 İstanbul’ romanının açıkça ve içeriden
gözlemle saptadığı üzere, Türkler’in işbirlikçiliği henüz 1918’de görülmüş
oldu. Sonra da gidip, savaştığımız Yunanistan’a buğday sattılar. Atatürk ise,
saraylı bir hanım aracılığıyla, işgal gemilerindeki kokteyllere katılanların
listesini, İstanbul’da değil iken bile tuttu.
Yani:
Orada
ölen 100-200 bin kişi, Kurtuluş Savaşı’nda yoktu. Olsaydı, belki SSCB desteği
bile gerekmezdi.
1917
gibi yapılmaya başlanmış olan, Ankara’nın doğusuna asker ve malzeme çekmek,
daha 1915’te yapılabilirdi.
Şimdii,
gerçekler bunlar.
Bir de kurmacaya
ve klibe bakalım:
Mehmet
Akif Ersoy’un kemiklerini mezarda sızlatıp, onun dizelerini rep yapmış abimiz
Erkan Mutlu.
Ayıp-ötesi
etmiş diyoruz, başka bir şey demiyoruz.
Ersoy’u
da taktığımız hiç yoktur. Kendisini yazardan saymayız, Namık Kemal’i de.
İstiklal Marşı da, söylenirken dingilder durur.
‘Bulunur
kurtaracak bahtı kara maderini’ Mehmetçik Mehmet, cepheden cepheye sürüldü. 20
yıllık savaştan sonra, ailesini görmek için trenden inince, idama mahkum
edildi. Bunu yazan Halikarnas Balıkçısı da idama mahkum edildi. Atatürk’ün
kurdurduğu İstiklal Mahkemesi tarafından.
Şimdi de,
Atatürk’çülük oynayan başka birileri tarafından kurulmuş Esaret Mahkemesi
tarafından idama mahkum edilmiş durumdayız. Ülke olarak, bölge olarak, kıta
olarak.
Ve
İstanbul yine işgal altında: 10 milyon göçmen ve turist tarafından.
Maaşallah,
çok ayaktan ve koldan birden saldırıyor düşman. Hayl rep bunlardan biri yalnızca.
6 ay
sıvı feçesin içinde yaşadım, uyudum ve tiksinmedim ama bu tür feçesseverlikler beni tiksindiriyor,
öğürtüyor ve kusturuyor.
Gidin, ananızı rep yapın siz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder