Kennedy,
tarihin uzun süreli dönemselliklerine ilişkin eser veren biri. 1500-1990 arası
Dünya’sının makro hegemonlarını incelemiş.
http://www.kitapyurdu.com/kitap/buyuk-guclerin-yukselis-ve-cokusleri/14216.html&manufacturer_id=8420
Sonra,
G-7’li biri olmaktan utanıp, aşevlerinde yoksullara çorba dağıtmaya başlamış.
Shevek,
bir roman kahramanı. Oto-anarşist. Bol tatlı bulunca, önce bolca yiyip, sonra
vicdan yapıp, 2 kaptan fazla yemeyen biri.
Ben
proleter-entellektüelim. TC’de az bulunur bir örneğim. İftar sofralarında ve
aşevlerinde karnımı doyururum bazan. Bulunca ve gereksinince. 1992-2016 yılları
arasındaki sürede, en az 10 kez ve 5 yıl toplamda evsiz oldum, halen de öyle
sayılırım.
Şefkat-Der,
onyıllarca gecikmeli olarak, Türkiye’de aşevi-çorba geleneğine geri döndü. Mart
2016’da çorbalarını içtim, helvalarını yedim, bunu da yazdım.
Yani; %
1, % 99’unun bir bölümünü evsiz ve çorbalık kılıyor, tanım gereği ve zorunlu
olarak. Sonra da, o % 1’in bir bölümü, o % 99’un on binde birine çorba
dağıtıyor, o da belki. İyi hesap dii mi?
% 99, 2
yol seçiyor: Sınıf atlama ve/ya
fakirliğini koruma. % 99,99 sınıf atlıyor veya ona çabalıyor, % 0,01
fakirliğini koruyor ama Latife Tekin gibi, fakirliğini korumaya çabaladığını
önesüren ama hiç evsiz kalmayıp, sokakta çorba içmemiş kişi de çok.
Proleter-entellektüel,
% 99’da belki milyonda bir olmakta. Köy Enstitüsü mezunlarından (10-30 kişi),
3-30 kişi yazar çıkıyor. 30 milyonda 3, 10 milyonda 1 yapar. SSCB’de Gorki
gibisi de az ve o da entelejensiya olmayı seçti.
Evet:
That is the question:
Çorba
içerek yazar kalmak mı, sınıf atlamak mı?
Etik
olan mı, estetik olan mı?
Kafka
mı, Kierkegaard mı?
Seçim
var mı?
(29-30 Mart 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder