1933
doğumlu imiş. Ben de yeni öğrendim.
Yani,
uzun dayanmış. Cumhuriyet’in 2. onyılının çocuğu imiş.
2015
yılı, bu kuşağını peşpeşe vefat ettiği yıl oldu. Böylelikle, 2013’(te tasfiye
edilmiş olan 1. Cumhuriyet’in yazar ve aydın kuşağı da son bireylerini
tüketiyor oldu.
Ahmet
Oktay, belki 2., belki 3. sınıf bir yazardı. Deneme de yazardı ve 1. sınıf
denemeci çıkaramadan bitti 1. Cumhuriyet.
Benim
için, patolojik bilanço budur.
Denemeciler,
güzelyazıncıların tersine, hissi değil, düşüncesel metinler yazarlar.
Yani,
Cumhuriyet beyin yetiştiremedi ama yürek çok fazla yetiştirdi. Ortalık
sakatatçı dükkanına döndü hatta.
Ben 1933
doğumluyum. Yani Ahmet Oktay kültürel babam olacak kuşaktan. Oysa ben
Fassbinder’i kültürel babam sayarım, Kafka’yı da kültürel dedem. Babamın babası
1900 doğumlu idi, babam 1936 doğumludur ve hala sağdır; Kafka 1883 doğumlu idi
ve 1924’te öldü, Fassbinder ise 1945 doğumlu idi ve 1982’de öldü. İkisi de
erken öldü yani, Ahmet Oktay’ın tersine.
Edebiyat
tarihinin olumsuz bir yanı vardır, geçmişe doğru menzil uzadıkça, en değerli
eserler bile değersizleşir, örneğin artık ‘Sefiller’ gibi klasik-klasikler
yerine, modern-klasikler var, Kafka modern-klasik idi örneğin.
Montaigne
gibi istisnalar dışında bu, deneme gibi güzelyazan ve kurmaca olmayan alanlar
için de geçerli. İşin acaibi de şu: Geçmişe doğru hala okunası 100 veya 500
eserin hemen hiçbiri güzelyazınsal veya kurmaca değil.
Dolayısıyla
Yaşar Kemal x Ahmet Altan çelişkisi hala var:
Yaşar
Kemal’in ‘İnce Memed 1’i (1946-1996) 50 yılda 1 milyon okunmuş, Ahmet Altan’ın
bir kitabı 1 yılda 1 milyon satıldı. İlki hala okunuyor, ikincisi artık
satılmıyor.
Yazarın
böyle bir seçeniği var yani:
Oğuz
Atay gibi, ‘neredesin ey kari?’ diye diye ölmek ve 20 yıl sonra çoksatar olmak
da var, Mehmet Seyda gib ölümünden sonra kitabı basılmamak da.
Ahmet
Oktay, bunların arasında her yıl 500 gibi satan biri olarak yer aldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder