Cumartesi, Mart 12, 2016

Avrupa Merkez Bankası Keriz Silkeletiyor

Daha önceki döviz kuru / arbitraj savaşları, ülkelerarası orta ve büyük ölçekli keriz silkeleme ve keriz silkeletme çabalarına tanık olmuştu.
Bu kez işin içine AMB da girdi:
“Bugün gerçekleştirilen faiz toplantısının ardından bir açıklama yapan ECB Başkanı Mario Draghi, mevduat faizlerinde 10 baz puan indirime gidildiğini duyurdu. Alınan karar sonrası, mevduat faizleri (eksi) ‘- 0,30’dan ‘- 0,40’a inmiş oldu.
ECB, politika faizi olan refinansman faizini yüzde 0.05’ten yüzde 0’a düşürdü. Borç verme faizini de, 5 baz puan düşürerek, 0.03’ten 0.025’e çekti. Banka aynı zamanda varlık alım tutarını da 80 milyar avroya yükselti.
ECB’nin faiz kararını açıklamadan önce, 2,8920 seviyelerinde bulunan dolar/TL kuru, 2,8765 liraya düşerken, euro/dolar paritesi ise, 1,0980’den 1,0860’a geriledi. Euro/TL kuru da, 3,17 liradan 3,1310’e kadar indi.
Borsa İstanbul Ulusal 100 Endeksi ise 78 bin 880 puandan 79 bin 340 puana kadar yükseldi.”
Bunun anlamı şu:
Faiz yalnızca binde bir oynadı ama döviz yüzde üç oynadı: 30 katı yani.
Parasal arz ve talep arasında bu denli keskin ve sıkı bir bağlantı yok.
Bunun da anlamı şu olmakta:
Birileri, ellerindeki dövizlerin / nakitlerin bir bölümünü satacak, eğer köstebek tüyosu aldılarsa, sattı bile. Sonra gidip borsayı manipüle edecekler. Sonra da kar realizasyonuna geçip, geri çekilecekler. Sonra da seyreyle gümbürtüyü.
İleri doğru satın alma icat edileli beridir mertlik bozuldu reel ve sanal sektörde.
Buğday gibi, tüketim esnekliği 0 olan bir meta üzerinde bile spekülasyonlar yapıldı.
Her türden reel ve sanal metanın fiyatı 1 ay gibi kısa sürelerde 5-10 katı oranlarda oynayabilmeye başladı.
Bu da, tam anlamıyla bir ekonomik şizofreni demek. Kimsenin ayarı ve referansı kalmadı. Herkes her an herşey olabilir sanıyor ama sonuçta hiçbirşey olmuyor.
Ancak, bunun reel karşılığı da var:
Ekonominin satın alma gücü yarılandı, yalnızca son 15 yılda.
Ve tabii hala aç karnına ölünüyor.
Hisse senetlerine de kimse buğday vermiyor.
Sonra da 1929 gibi, borsacılar kafalarına sıkıp ölüyorlar.
Sonra da altın, tüm dehelenmesine karşın, ekonominin baş tacı oluveriyor yeniden.
Haa, şunu da söyleyelim:
Çok değil, önümüzdeki 25 yılda, epeyi ülke parasının altına geri döneceğini göreceğiz.
Sürdürülebilir ekonomik borçlanma yoktur:
Bakınız iflas eden ülkeler ve şirketler.
Sürdürülebilir tüketim yoktur.
Trilyonlarca dolar hane borcu.
Sonra da bakınız şu anki eksi enflasyon, yani deflasyon.
Eksi faiz de, hala tükettirme debelenmesi demek.
Yani, eksi ekonomik büyüme var olmak durumunda.
Yani, ekonomik küçülme var olmak durumunda.

Bu sonuca varmak için, testiyi kırmak gerekmiyor: Testi çoktan çatladı, o ayrı konu.

Hiç yorum yok: