Daha
önceki döviz kuru / arbitraj savaşları, ülkelerarası orta ve büyük ölçekli
keriz silkeleme ve keriz silkeletme çabalarına tanık olmuştu.
Bu kez
işin içine AMB da girdi:
“Bugün
gerçekleştirilen faiz toplantısının ardından bir açıklama yapan ECB Başkanı
Mario Draghi, mevduat faizlerinde 10 baz puan indirime gidildiğini duyurdu.
Alınan karar sonrası, mevduat faizleri (eksi) ‘- 0,30’dan ‘- 0,40’a inmiş oldu.
ECB,
politika faizi olan refinansman faizini yüzde 0.05’ten yüzde 0’a düşürdü. Borç
verme faizini de, 5 baz puan düşürerek, 0.03’ten 0.025’e çekti. Banka aynı
zamanda varlık alım tutarını da 80 milyar avroya yükselti.
ECB’nin
faiz kararını açıklamadan önce, 2,8920 seviyelerinde bulunan dolar/TL kuru,
2,8765 liraya düşerken, euro/dolar paritesi ise, 1,0980’den 1,0860’a geriledi.
Euro/TL kuru da, 3,17 liradan 3,1310’e kadar indi.
Borsa
İstanbul Ulusal 100 Endeksi ise 78 bin 880 puandan 79 bin 340 puana kadar
yükseldi.”
Bunun
anlamı şu:
Faiz
yalnızca binde bir oynadı ama döviz yüzde üç oynadı: 30 katı yani.
Parasal
arz ve talep arasında bu denli keskin ve sıkı bir bağlantı yok.
Bunun da
anlamı şu olmakta:
Birileri,
ellerindeki dövizlerin / nakitlerin bir bölümünü satacak, eğer köstebek tüyosu
aldılarsa, sattı bile. Sonra gidip borsayı manipüle edecekler. Sonra da kar
realizasyonuna geçip, geri çekilecekler. Sonra da seyreyle gümbürtüyü.
İleri
doğru satın alma icat edileli beridir mertlik bozuldu reel ve sanal sektörde.
Buğday
gibi, tüketim esnekliği 0 olan bir meta üzerinde bile spekülasyonlar yapıldı.
Her
türden reel ve sanal metanın fiyatı 1 ay gibi kısa sürelerde 5-10 katı
oranlarda oynayabilmeye başladı.
Bu da,
tam anlamıyla bir ekonomik şizofreni
demek. Kimsenin ayarı ve referansı kalmadı. Herkes her an herşey olabilir
sanıyor ama sonuçta hiçbirşey olmuyor.
Ancak,
bunun reel karşılığı da var:
Ekonominin
satın alma gücü yarılandı, yalnızca son 15 yılda.
Ve tabii
hala aç karnına ölünüyor.
Hisse
senetlerine de kimse buğday vermiyor.
Sonra da
1929 gibi, borsacılar kafalarına sıkıp ölüyorlar.
Sonra da
altın, tüm dehelenmesine karşın, ekonominin baş tacı oluveriyor yeniden.
Haa,
şunu da söyleyelim:
Çok
değil, önümüzdeki 25 yılda, epeyi ülke parasının altına geri döneceğini
göreceğiz.
Sürdürülebilir
ekonomik borçlanma yoktur:
Bakınız
iflas eden ülkeler ve şirketler.
Sürdürülebilir
tüketim yoktur.
Trilyonlarca
dolar hane borcu.
Sonra da
bakınız şu anki eksi enflasyon, yani deflasyon.
Eksi
faiz de, hala tükettirme debelenmesi
demek.
Yani,
eksi ekonomik büyüme var olmak durumunda.
Yani,
ekonomik küçülme var olmak durumunda.
Bu
sonuca varmak için, testiyi kırmak gerekmiyor: Testi çoktan çatladı, o ayrı
konu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder