Perşembe, Mart 03, 2016

Faşizme Karşı Faşizm

Ve engizisyona karşı engizisyon.
İlk tez, Brecht’in ‘yabancılaştırmaya karşı yabancılaşma’ tezinin antitezi.
Onun dediğini yaparsanız, yabancılaşarak özdeşleşirsiniz, yani sistemle.
Oysa tam tersine, özdeşleşerek yabancılaşma gereklidir. Yani, popüler kültür zehirini sonuna kadar tüketerek, ona karşı bağışıklık kazanmak, onu aşmak ve onu cazlaştırmak için bu gereklidir.
Blog da bir popüler kültür ürünü. Dolayısıyla bu tez, ona da uygulanıyor.
Blogcu, yazar, entellektüel; Milena gibi, Musevi ve komünist değilken, Museviler’i ve komünistleri Naziler’in elinden kurtaracağım derken, kendi toplama kampında ölmez.
Aydının alnında, 32 puntoluk keriz yazmıyor çünkü.
Oy hakkı olanın oy sorumluluğu da vardır. Eğitim hakkı olanın eğitim, bilgi, kültür sorumluluğuda vardır. Kitlenin, halkın yani.
Blogcu durumu saptar. Doğru bilgi verir.
Bu, faşizme karşı faşizm ise, faşist de olunur.
Sonra da, sisteme bağlanmaz, sistemden ayrılır.
O lafları eden Brecht de, tüymüştür zaten. Toplama kampı falan da görmemiştir. Ama sallar: İlk bilmem kimi götürdüler, sonunda götürecek kimse kalmadı.
Bugün TC’de faşizm ve engizisyon var. Bunu söyleyebilmemiz, bunun olmadığını göstermez, kellemizi giyotine soktuğumuz anlamına gelir.
Bunu söylüyoruz, çünkü kitle / halk, iktidar seçkinleriyle birlikte, kendi kanını içebilmek için pazarlık ediyor, sisteme bağlanıyor.
Blogcu yazar.
Bizim şavalak RB’cular gibi, gidip Silivri’de poz verip, sonra da kendi yazarını ipe yollamaz.
Blogcu, doğruyu bilir, doğruyu yazar.

Bu, faşizme karşı faşizm olsa da öyledir.

Hiç yorum yok: