Bu
sıralar, uysa da koyan, uymasa da koyan bir biçimde narsisizm, yalan yanlış
biçimlerde tanımlanıyor nedense.
Kendini
beğenmek, aşırı beğenmek bile olsa, her durumda narsisizm değildir.
Kendini
güzel sanan çirkin gençkızlarımız, hödük
olmaktalar yalnızca.
Bugünkü
40 yaş altı ergenlerimiz de öyle. Tek çocuklu ailede, rakipsiz, rekabetsiz,
çocukerkil olarak 40 yıl yaşayınca, kendilerini Dünya’nın merkezi görebilirler
pekala. Ancak, iş yaşamına girince, apışıp kalıyorlar tabii ki. Veya aşk
yaşamının rekabetine girince.
Narsisizmin
en yoğun biçimi, ünlü sinema oyuncularında görülür. Sonuçta, on milyonlarca
kişi sizi idol yapar. Bu gariplerim de, yaşlanınca dosdoğru psikiyatristi ya da
bağımlılığı boylarlar.
Narsisizm,
ressamlarda da görülür. Modern resmin prim ve tavan yaptığı zamanlarda, örneğin
Picasso kendini dağ yaratmış fare
gibi hissetmiştir herhalde. John Berger, bunu ‘Picasso’nun Başarısı ve
Başarısızlğı’ kitabında güzel anlatır. Başarısızlık bölümü, ‘Modigliani’
filminde de güzel açımlanır.
Narsisizm,
bilimcilerde de görülür. Bir paradigma yaratıp, yıllarca inkar edilip, bir de
kabul edildiler mi, Ali kıran baş kesen olurlar.
Yani:
Kabaca
söylenirse, dayanağı olmayan öz-beğeni, küstahlık, kibir, ıvır zıvır olabilir
ama narsisizm değildir.
Adı
üzerinde, Nergis sudan yansıyan kendi yüzünü görmüş de, beğenmiş. Pek güzelmiş.
Ansiklopediye
bakınca, narsisizm psikopatinin hafif biçimi olarak tanımlanmış, onu gördüm.
Bu,
biraz abartılı olmuş, çünkü ileri götürülünce, günümüzün atomize, yalıtık,
sanal dünyalı insanına uygulanması durumunda, tüm Dünya toptan narsisist çıkar.
Eh,
Nergis zamanında 1 tane Nergis vardı, 1 milyar tane değil.
Daha da
acaibi, 16 semptomun belki 10 tanesi para-yönelimli insan tipini tanımlıyor:
Başkalarını kullanma, onları pohpohlama, vd.
Bu
durumda okur, kendi narsisist tanımını kendi yapıyor ve yazıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder