Çarşamba, Haziran 07, 2017

ABD ve AB: Ayrılan Yollar

Trump’ın Paris Anlaşması’ndan çıkma kararından sonra Merkel AB’nin başının çaresine bakacağını açıkladı. Bu, ABD-AB yol ayrımı demek.
Biz bunu yıllarca yazdık, insanlar güldü. Hoca, kızını testiyi kırmadan dövermiş, bu unutulmasın. Artık testi kırıldı bir kere.
ABD-AB yol ayrımı ise, daha 1945’te vardı. ABD, ABD’nin 1914’te yarattığı 1. Dünya Savaşı’na 1917’de, 1939’da yarattığı 2. Dünya Savaşı’na 1941’de girerek, AB aleyhine hile yapmış oldu (yani ABD-AB çıkarları daha baştan birbirine karşıttı ki zaten ABD eyaletleri eskiden AB kolonileriydi). AB ülkelerinin birbirini yok etmesine izin verdi ve sonra hesapça onları birbirlerinden kurtardı. Onlar da trajikomik olarak birleşip AB’yi kurdular. AB de hiçbir işe yaramadı ve sonunda 2016 Brexit ile fiilen parçalandı.
ABD, AB ülkelerinin bu hegemon-vakumu’ndan yararlandı. Bu da 30 yıl aldı. Bu da, ABD’nin hegemonyasının da kısa süreli ve geçici olduğunu imler. Dünya Sistemi benzeri başka örneklerle dolu.
Ancak, bundan sonrası ilginç:
Almanya, bildiğimiz o büyük Almanya dönemine geri dönüyor. Zaten daha 1992’de tüm Doğu Avrupa’nın kendi ‘hinterland’ı olduğunu, Slovenya’yı tanıyarak ve bir iç savaş yaratarak kanıtlamıştı.
Macron-Fransa, Merkel-Almanya ile baş edemez. Sarkozy-Fransa bile baş edememişti.
Dolayısıyla olay dönüp dolaşıp, 1939 Almanya-Rusya momentine kilitleniyor. Diyelim 2019 için. Aynı şeyler bir kez daha yaşanmayacak o kesin ama belirsizlik çok yüksek, o da kesin. Aslına bakılırsa, kesin ve rahatça seçilebilecek bir opsiyon yok ortada ve bu 2 lider (Merkel ve Putin) bunu yaratabilecek tipler değil.
Bu durumda, ikincil-orta ve üçüncül-mikro AB devletleri, ya Almanya’ya vassal olacak, ya da Fransa’ya. Güney Fransa’yı seçer, doğu Almanya’yı seçer bizce. Malta gibilerin seçimi de önemsiz kalır.
Arnavutluk, Bosna-Hersek, Sırbistan ise, AB’nin dışında bırakılır hep.
İzlanda belki içersenir.
San Marino ve Andorra gibi ülkeler zaten hiç AB’ye başvurmadı.
AB ülkelerinden parçalanma eğilimli çok ülke de var. Bu, AB hukuğu açısından netameli durumlar yaratacak, çünkü içtihat yok bu konuda.
Tuhaf olan şu ki tüm bu anlatılanlar, daha 1945’te aynen vardı ve teoriden pratiğe geçiş, 5 bin yıllık tarih sisteminin 70’te 1’i olan 70 küsur yıllık sürede ancak gerçeksendi.
O zamanki durum şu anda da var.
Bundan öte yol görünmüyor şimdilik.
(6 Haziran 2017)

Hiç yorum yok: