1990 gibi
bu 2 yazar, birdenbire sağ cenah tarafından kült yazar olarak
keşfedilivermişti. Sağ cenah, o zaman dünyevileşmesinin / engizisyonlaşmasının
başlangıcındaydı henüz.
Kendi
kendime bu 2’si arasında ortak ne yön olduğunu hep sorageldim. 25-30 yıl sonra
bir aydınlanma ile yanıt içime doğuverdi.
Bu 2
yazar da, metin ve libido kabızı kişiler.
Tanpınar’ın
kıtıpilliği, Atay’ın Bilgi’yleyken bilgisiz ve Sevgi’yleyken sevgisiz olması
birer melodram aslında.
Ama bu
melodram feci kabız, tıpkı o yıllarda onları seven sağ cenahın
dünyevileşmesinin kabızlığı ve sonraki engizisyonluğu gibi.
Yani
2’si de feci kasıyor, sağ cenah da öyle, tam libido frijidi bir altkültürü kastediyoruz burada.
Ancak bu
alaturka (aslında öyle olması gereken) trajik durum; melodram, melokomik, trajikomik
oluyor, çünkü aşırı yineleme ve ısrarlı yeniden yineleme var içinde ve
yinelenen trajediler komedi olur, aslında tüm Tanzimat’ın derdi bu.
Kasmanın
nedeni ise; kifayetsiz ama muhteris ve ikindi vakti gölgesini görüp de, kendini
dev sanan padişah cücesi olmaları.
Asıl
trajedi ise bu ama o da melodram olabildi ancak, her 2’sinde de…
Dipnot:
Hem
Atay, hem de Sevgi Soysal hakkındaki en nitelikli eleştiri kitaplarını 1’er
yabancının yazması raslantı değil. Onlar, entelejensiya ile entellektüel
arasındaki ayrımı biliyorlar. Atay, Tanpınar ve Soysal; entellektüel değil,
entelejensiya olabildi ancak. Ki bu da bir melodram.
Entelektüel
özgürdür, entelejiensiya köle-bağlı’dır (Sartre varoluşçuluğu açısından angaje,
kime ve neye olduğu önemsiz).
(15 Haziran 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder