Cumartesi, Haziran 17, 2017

Ahmet Hamdi Tanpınar'da ve Oğuz Atay'da Neo-Melodram

1990 gibi bu 2 yazar, birdenbire sağ cenah tarafından kült yazar olarak keşfedilivermişti. Sağ cenah, o zaman dünyevileşmesinin / engizisyonlaşmasının başlangıcındaydı henüz.
Kendi kendime bu 2’si arasında ortak ne yön olduğunu hep sorageldim. 25-30 yıl sonra bir aydınlanma ile yanıt içime doğuverdi.
Bu 2 yazar da, metin ve libido kabızı kişiler.
Tanpınar’ın kıtıpilliği, Atay’ın Bilgi’yleyken bilgisiz ve Sevgi’yleyken sevgisiz olması birer melodram aslında.
Ama bu melodram feci kabız, tıpkı o yıllarda onları seven sağ cenahın dünyevileşmesinin kabızlığı ve sonraki engizisyonluğu gibi.
Yani 2’si de feci kasıyor, sağ cenah da öyle, tam libido frijidi bir altkültürü kastediyoruz burada.
Ancak bu alaturka (aslında öyle olması gereken) trajik durum; melodram, melokomik, trajikomik oluyor, çünkü aşırı yineleme ve ısrarlı yeniden yineleme var içinde ve yinelenen trajediler komedi olur, aslında tüm Tanzimat’ın derdi bu.
Kasmanın nedeni ise; kifayetsiz ama muhteris ve ikindi vakti gölgesini görüp de, kendini dev sanan padişah cücesi olmaları.
Asıl trajedi ise bu ama o da melodram olabildi ancak, her 2’sinde de…
Dipnot:
Hem Atay, hem de Sevgi Soysal hakkındaki en nitelikli eleştiri kitaplarını 1’er yabancının yazması raslantı değil. Onlar, entelejensiya ile entellektüel arasındaki ayrımı biliyorlar. Atay, Tanpınar ve Soysal; entellektüel değil, entelejensiya olabildi ancak. Ki bu da bir melodram.
Entelektüel özgürdür, entelejiensiya köle-bağlı’dır (Sartre varoluşçuluğu açısından angaje, kime ve neye olduğu önemsiz).

(15 Haziran 2017)

Hiç yorum yok: