Dünya
nüfusunun % 4-5’i göçmen veya mülteci olarak, göçmen oldu. Bunların tamamına
yakını, ekonomik nedenlerle göçmen.
Göç
alanların önemli bölümü, G-7 ülkeleri. Göç verenlerin tamamına yakını G-20
olmayan ülkeler. (2017 itibarıyla 190 küsur ülke var.) G-7 ülkelerin bazılarınını
nüfuslarının % 15-20’si, 1. veya 2. kuşak göçmen durumunda.
Diğer
bir deyişle, 7 küsur milyonluk Dünya’da, % 10-15’lik 3. Dünya’dan % 10-15’lik
1. Dünya’ya 280 milyonluk bir göç olmuş durumda. Bu da, şu anda % 15 görünen
göçmen oranının 3. kuşakta ve uzun vadede % 40 olması demek ki AB’nin büyük
ülkelerinin başkentlerinde bu oran yakalandı bile. Anımsayalım: Roma’yı yıkan
Attila da Roma’da eğitim görmüştü. Yani, bitmeyen öykünün sonu belli aslında:
Yeni bir çöküş dönemi.
Bu
insanlar, anavatanlarına yılda toplamda 100 milyar doları aşan para
yolluyorlar.
Bu
insanlar, G-7 ülkelerindeki yaklaşık ayda 1.500 avroya karşılık gelen asgari
ücretten daha ucuza (çoğunluk yarısına) çalışıyorlar. Bu da, ‘en alttakiler’ sınıfını
yaratmış durumda.
Bu
insanlar böylelikle, aynı zamanda yaşadıkları ülkelerdeki nitelikli ve o
ülkenin vatandaşı olan insanların iş bulmasına engel olmuş oluyorlar. Çünkü
onların aldığı iş, yukarıdan aşağıya ücret düşüşüyle, nitelikli çalışacakların
(yani üniversite mezunlarının) istedikleri maaşa iş bulmasını olanaksız kılıyor
ve bu da, onların ülkeyi terkine neden oluyor. Bu durum, Almanya’da ve
Fransa’da son 5 yılda gözlenmiş durumda.
Bu
insanların yaptığına hizmet ihracı deniyor ve turizm, müteahhitlik gibi işlerle
birarada ve aynı kategoride sayılıyor. Global mal ihracı ve ithali artarken,
hizmet ihracı ve ithali de artıyor ve hizmetler malların üçte birine (toplamda
% 25/75 orana) ulaşmış durumda.
Nitelikli,
yazılımsal ve beyaz yaka hizmet ihracına, beyin göçü de deniyor ve 3. Dünya
ülkeleri epeyi onyıllardır, en nitelikli eğitimdeki nüfuslarını 1. Dünya
ülkelerine kaptırır oldu.
Bu
durumda, tıpkı 3 ihraç otoya 1 ithal oto almak gibi, 3 asgari ücretliye 1 ithal
beyin almak gibi bir durum çıktı ortaya.
Verilenlerle
alınanların dengesine bakıldığında, 3. Dünya ülkelerinin bu süreçten madden ve
manen zararlı çıktığı gözleniyor.
Ancak
uzun vadede ise, 1. Dünya çok-çok zararlı çıkacak. ABD, nüfusu % 50’den aşağıda
YMCA olduğunda, başka bir ülke olacak.
AB ise,
bilimi, sanatı, düşünü, biraz da bu yeni bilgisiz-ilgisiz göçmenler sayesinde
yitirdi. Türkiye, Suriyeliler sayesinde ümmileşti.
Son 37
yıla, yani neo-liberal döneme bakınca ve onların çıkardığı savaşlar nedeniyle
oluşan göçlere bakınca, bu işte kazanan taraf olmadığı açıkça ortada.
Ekonomik
portre ise, 1. Dünya’dan 3. Dünya’ya devede kulak orandaki bir ekonomik
artı-değer aktarımı.
Toplamda
ise, tüm Dünya ve tüm tarih yitirdi, çünkü tarihin dinamiklerini döndüren
enerji hiçlik tarafından yutuldu. Daha çok da, ekonomik azalan girdiler kuralı
nedeniyle.
Tıpkı,
trilyonlarca dolarlık borsaların
ekonomik-pratik 0 değeri gibi, bu milyonlarca kişilik göç de, tarihe ve
kültürlere kalıcı bir artı-değer ekleyemeden, tarih inişe geçti çoktan.
Ekonomik
hikayenin özü ise, 3. Dünya paryalarının yaşamlarında akıllarına gelmeyecek
abidik gubudik şeyleri tüketmeleri ve üstüne onların elektronik çöplüğü
olmaları oldu.
(19 Haziran 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder