Bir
haber:
“Hollanda
Temyiz Mahkemesi, Srebrenitsa katliamıyla ilgili aldığı kararda, Hollanda’nın
katliamdan kısmen sorumlu olduğuna hükmetti. Kararda, Hollandalı askerlerin
cinayetlerden tamamen sorumlu olmadığının da altı çizildi.
Mahkeme,
Hollanda’nın 300 Boşnak için tazminatın yüzde 30’unu karşılaması gerektiği
yönünde karar verdi. Tazminat davası ise, ileri
bir tarihte gerçekleştirilecek.”
Konuyla
ilgili bir belgeseli de zamanında izlemiştim. Belgeselde de, Hollandalı
askerlerin sorumluluğu açıkça görülüyordu.
Ancak, kesin
olmayan şu:
Onay mı,
edilgin korku mu idi bu?
Ancak,
kesin olan şu:
Hollandalı
askerler oraya Boşnaklar’ı korumak için gönderildiler ve korumadılar.
Bir de,
Sırplar için vermekten kaçınılan karar:
Bir halk
da veya belli bir demografisi de, insan hakları veya savaş suçu ile mahkum
edilebilirler. Bu karar, % 30 Hollanda diyor ama % 70 de Sırbistan diyor.
Tabii
sonuncusu, tarihteki halkları yarısından çoğunun mahkumiyeti demek olur.
Az
hamile gibi, az demokrasi de olmuyor.
Oy hakkı
varsa, eylem sorumluğu da vardır.
Başka
bir gerçek de var:
Hollandalı
askerler, savaşmayı bilmiyorlardı. Uzun süreli veya kalıcı barışın insanları
buraya getirmesi mümkün:
İkinci
dalga savaşçı Polinezya göçmenleri, birinci dalga barışçı Polinezya
göçmenlerini pişirip yemişlerdi.
Kafka’esk
soru:
Barış
ve/ya savaş, bir seçim midir?
Veya:
Barış
anlayışı, savaş anlayışından daha acımasız sonuçlara neden olamaz mı?
Bence bu
vaka, bu konuda örnek oluşturdu.
(27 Haziran 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder