‘Dünya
Sistemi’ başlıklı, derleme makaleler kitabında, MÖ 300 – MS 1500 için, Anadolu
çevresinin ekonomisi 800, Çin’in ekonomisi 1.000, Orta Asya ekonomisi ise 60
birimlik olarak gösterilir.
60,
1.800’ün 30’da biridir. Bunun tamamı, talan ekonomisidir, çünkü Orta Asya
hiçbir şey üretmez ve ihraç etmez, ithali de bu talandır.
İpek
Yolu ekonomisinin yarısının deniz, yarısının kara yoluyla olduğunu düşünürsek,
bu oran 15’te bire düşer. % 18 KDV yerine, % 7 talan vergisi ya da Deli Dumrul
vergisi: İroni ama gerçek.
Bu talan
ekonomisini, diğer ekonomik büyüklüklerle karşılaştırırsak, Avrupa 100,
Anadolu-Çin ticaretinin hacmi 65 olarak verilir.
Yani
Orta Asya, talanla 125’in 60’ını alıyormuş. O kadar çok yani. Ve bu ticaret
1.300 yıl sürdürülmüş, o talanla bile hala karlıymış yani.
Biz
Türkler, MS 550-1600 arasında bu talanda ve haraçta önemli yer tutmuşuz.
Kurduğumuz tüm devletler, hemen hemen hep İpek Yolu üzerinde olagelmiş. Yiyip
yiyip kuruttukça, batıya gelmişiz yani. Fatih, Karamanlılar’ın Anadolu’nun
buğdayını kuruttuğunu, o nedenle Avrupa’ya gittiğini açıkça beyan etmiş.
Durumumuz, ‘Ateş Peşinde’ filmindeki gibi, aslandan kaçıp ağaca tırmanıp,
ağacın tüm yapraklarını yiyerek, ağacı kurutan ön-insanların öyküsü ile aynı.
Benzerlerimiz
de çok: Eski Yunanlılar, Güney Yunanistan’ı, Sümerliler Aşağı Mezopotamya’yı
bitirmiş.
Beterin
de beteri var ama:
Moğollar,
1200-1300 arasında, on milyonlarca kişiyi öldürmüşler aynı rotada. Tarihin en
büyük devletini de kurmuşlar ama çok kısa sürede de bölünmüşler.
Konsensus
tarih bilgimiz, yazılı kayıtlar üzerinden, şimdiye kadar MÖ 200’e kadar indi. O
sıralarda Avrupa ise, yeni kentleşmeye geçiyordu ve talanlanacak denli
palazlanmamıştı. Dolayısıyla biz ek bilgi olarak, o dönemlerde doğudan batıya
doğru değil, batıdan doğuya doğru, bildiğimiz Nordikler’in taa Orta Asya’ya yönelik
istilalarını imleyelim. Böylelikle, nasıl olup da taa MS 1 zamanında Ön Asya’da
sarışın ve mavi gözlü devlerin olduğu anlaşılacak. Ancak o zamanlar o kadar
kuzeydekiler, ne güneyle muhataptı, ne de yazıya sahipti: Ancak, bu sürece
ilişkin arkeolojik kalıntı (taş, kemik, vd) bulunabilir yani. Olsun,
paleogenetik tarihi yeniden yazıyor artık.
Nordik-kutup
ve Orta Asyalı-step ilintisi, coğrafyayı bir kez daha tarih yorumuna katacak
gibi. Bu durum, Eskimolar’ın taa gerçek kutba kadar iglolu çıkışından farklı
bir izlekte.
Orta
Asyalılar’ın atlılığı, Nordikler’in karada gemililiği, ilginç anekdotlar bizce.
Çıkış:
Tarihin
üçte biri kadar süre boyunca, Dünya ekonomisini alan olarak belki yarısında
geçerli olan bir ekonomi tarzını kısaca imlemeye çabaladık.
Sonuçta,
zorunluluktan başlayan bir davranışın alışkanlık durumuna geçişi, yani bunun davranışın töreleşmesi durumu olduğunu
düşünüyoruz.
Bu
süreçte de, Orta Asya talan ekonomisinin kültürolojisinin, talan ettikleri
kentliler gibi olmayı seçip, yerleşikleşenler ve bunu yadsıyanlar gibi bir
tarihsel-kültürel yol çatallanması yaşadığı kanısındayız. İlk Türkler, bunu
‘çinlileşmek’ olarak adlandırmışlar ve ilk iç savaş da, devlet kurup kurmamak
üzerine çıkmış.
Bu arada
tarihte ünlü olan Türkler’in de, Moğollar’ın da, başlarda yalnızca birkaç 100
veya 1.000 kişilik kabileler olduğunu unutmayalım. Sonradan Türk veya Moğol
adını alanların tamamına yakını, onlar gibi olmaya özenen diğer kabilelerdir ve
zamanında kendi ayrı adları vardı.
Diğer
bir deyişle:
Bugün
kendini Türk sayan epeyi halk, aslında İran kökenli halklardır ve Orta Asya ile
ilintileri yoktur.
(28 Haziran 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder