Bir
haber:
“Katar
krizi çerçevesinde yaşanan gelişmelerin, Rusya ile Türkiye’yi askeri müttefik
olmaya kadar götürebilecek yeni bir dönemin başlangıcı olabileceği fikri ortaya
atıldı. “Türk askeri heyetinin Katar’a gitmesi, Ankara’nın Katar krizini, uzun
süredir tasarladığı planları gerçekleştirmek için bahane olarak kullandığını
gösteriyor.” Bu yorum Rusya’nın önde gelen Türkiye uzmanlarından Stanislas
Tarasov’a ait.”
Bizim
tasarımımız da kabaca aynı.
Ayrı olabileceğimiz
nokta, bunun işleyip işleyemeyeceğinde.
Türkiye’nin
artık savaşa gereksinim duyduğu kesin. Zaten, Suriye’de ve Irak’ta askeri var
epeyidir. Üstelik, zamanında hem ABD hem
Rusya, buna karşı çıkmış iken.
Katar
konusunda ise, daha Türkiye devreye girmeden geri adımlar atıldı:
Suudi
Arabistan, gıdada ve ilaçta kesinti yapmayacağını açıkladı. Arkasından bu işin
müsebbibi görülen, veliaht değiştirildi acilen.
Ardından
ABD dışişleri bakanlığı, ambargo konusunda Suudiler’in yeterince kanıt
sunamadığını belirten bir açıklama yaptı, üstelik Trump ikna olduğunu açıklamış
iken.
Ancak
Türkiye, nasıl ki Kuzey Kıbrıs’a girip bir türlü çıkamadıysa ve oraya
girilmesine karşı çıkan iktidarlar bile bunu beceremediyse, Katar’da da öyle
olabilir. Asker vardı oraya çünkü.
Ancak,
tersi adımlar da atıldı:
Kuzey
Suriye Kürt bölgesine de, Suudi Arabistan asker gönderecekmiş.
Bu
durumda, 22.06.17 itibarıyla durum kilitlenmiş oluyor. Sil baştan için aylarca
süre geçebilir.
Barzani’nin
bağımsızlık kararı, durumun üzerine tuz biber ekti. Türkiye Rusya, AB ve İran
buna karşı. ABD ise, her zamanki gibi çok elle oynuyor.
Türkiye’nin
yitirecek askeri çok. Ekonomisi kilit. Siyaseti kilit. Tek çıkar yol gördüğü
ise eli, bu savaşçıklar dizisi:
Sonuçta, PKK sayesinde 34 yıldır yeniden savaşmayı öğrendi.
Rusya,
ABD’ye yaptırım uygulayacağını ve gerekirse, Fırat’ın batısında ABD uçağını
düşüreceğini açıklayarak, adımlarını attı bile.
Bir de,
yazarın çözümlemesine bakalım:
“ABD’nin,
Katar ile terörle mücadele konusunda yaşadığı görüş ayrılığı gerekçesiyle,
Suudi Arabistan’a askeri birliklerini gönderebileceği yönündeki fikre işaret
eden Tarasov, “Bu durumda Türkler, NATO’daki ABD’li müttefikleri ile barikadın
farklı taraflarında yer alacaklar. Diğer bir görüş ise, ABD’nin Katar üzerinden
Türkiye’ye yaklaşmaya çalışacağı, dolayısıyla Türk askerlerinin bu ülkede olası
bir askeri darbenin önüne geçmekle görevlendirildikleri” diye yazdı. Bu durumda
Türkiye ile İran arasında ittifak oluşabileceğini belirten yazar, bu iki ülke için Rusya ile birlikte hareket
etmenin çok büyük önem taşıyacağının altını çizdi. Tarasov, bunun gerçekleşmesi
halinde, İran ile Türkiye’nin, Rusya’ya güvenlik ve ortak savunma konularında
askeri entegrasyon teklifinde bulunabilecekleri tahminini dile getirdi.”
Türkiye,
İran ve Rusya için, tarihte birbirleriyle hep savaşan ama hiçbirinin
kesin-sonul zafer kazanamadığı bir durum betimlenir. Çünkü bu kadar dipdibeyken,
çıkarlarının uzun süre koşut veya sabit gitmesi çok-çok zor.
Yani
biz, işin başından beridir olduğu üzere, herkesin sürekli taraf ve müttefik
değiştireceği, yalnızca bu durum nedeniyle de, herkesin yitireceği eksi-eksi toplamlı bir oyun betimledik. Zaten
tarihsel çöküş dönemlerini genelde yaratan ve hegemonların sonunu getiren bu
kilitlenme durumu olmakta.
Çıkış:
Türkiye,
nedense Tanzimat’tan beridir Batı’yı bir türlü tamamen seçemedi ama o kadar
uzun süre batılılaşma ile cebelleşti ki, artık Doğulu olması da imkansız gibi.
Yani, ne NATO, ne de ŞİÖ paklamaz TC’yi.
Dolayısıyla
biz TC’nin sonunun, La Fontaine fablındaki, memeliler ile kuşlar arasındaki
savaşta konumunu seçemeyen yarasa gibi olacağını düşünüyoruz ve artı, 2. Cumhuriyet’i de bu süreç fermenteleyecek
diyoruz.
(22 Haziran 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder