Cuma, Haziran 23, 2017

Vay Be, Sonunda Biri Aydı

Bir haber:
“Katar krizi çerçevesinde yaşanan gelişmelerin, Rusya ile Türkiye’yi askeri müttefik olmaya kadar götürebilecek yeni bir dönemin başlangıcı olabileceği fikri ortaya atıldı. “Türk askeri heyetinin Katar’a gitmesi, Ankara’nın Katar krizini, uzun süredir tasarladığı planları gerçekleştirmek için bahane olarak kullandığını gösteriyor.” Bu yorum Rusya’nın önde gelen Türkiye uzmanlarından Stanislas Tarasov’a ait.”
Bizim tasarımımız da kabaca aynı.
Ayrı olabileceğimiz nokta, bunun işleyip işleyemeyeceğinde.
Türkiye’nin artık savaşa gereksinim duyduğu kesin. Zaten, Suriye’de ve Irak’ta askeri var epeyidir. Üstelik, zamanında  hem ABD hem Rusya, buna karşı çıkmış iken.
Katar konusunda ise, daha Türkiye devreye girmeden geri adımlar atıldı:
Suudi Arabistan, gıdada ve ilaçta kesinti yapmayacağını açıkladı. Arkasından bu işin müsebbibi görülen, veliaht değiştirildi acilen.
Ardından ABD dışişleri bakanlığı, ambargo konusunda Suudiler’in yeterince kanıt sunamadığını belirten bir açıklama yaptı, üstelik Trump ikna olduğunu açıklamış iken.
Ancak Türkiye, nasıl ki Kuzey Kıbrıs’a girip bir türlü çıkamadıysa ve oraya girilmesine karşı çıkan iktidarlar bile bunu beceremediyse, Katar’da da öyle olabilir. Asker vardı oraya çünkü.
Ancak, tersi adımlar da atıldı:
Kuzey Suriye Kürt bölgesine de, Suudi Arabistan asker gönderecekmiş.
Bu durumda, 22.06.17 itibarıyla durum kilitlenmiş oluyor. Sil baştan için aylarca süre geçebilir.
Barzani’nin bağımsızlık kararı, durumun üzerine tuz biber ekti. Türkiye Rusya, AB ve İran buna karşı. ABD ise, her zamanki gibi çok elle oynuyor.
Türkiye’nin yitirecek askeri çok. Ekonomisi kilit. Siyaseti kilit. Tek çıkar yol gördüğü ise eli, bu savaşçıklar dizisi: Sonuçta, PKK sayesinde 34 yıldır yeniden savaşmayı öğrendi.
Rusya, ABD’ye yaptırım uygulayacağını ve gerekirse, Fırat’ın batısında ABD uçağını düşüreceğini açıklayarak, adımlarını attı bile.
Bir de, yazarın çözümlemesine bakalım:
“ABD’nin, Katar ile terörle mücadele konusunda yaşadığı görüş ayrılığı gerekçesiyle, Suudi Arabistan’a askeri birliklerini gönderebileceği yönündeki fikre işaret eden Tarasov, “Bu durumda Türkler, NATO’daki ABD’li müttefikleri ile barikadın farklı taraflarında yer alacaklar. Diğer bir görüş ise, ABD’nin Katar üzerinden Türkiye’ye yaklaşmaya çalışacağı, dolayısıyla Türk askerlerinin bu ülkede olası bir askeri darbenin önüne geçmekle görevlendirildikleri” diye yazdı. Bu durumda Türkiye ile İran arasında ittifak oluşabileceğini belirten yazar,  bu iki ülke için Rusya ile birlikte hareket etmenin çok büyük önem taşıyacağının altını çizdi. Tarasov, bunun gerçekleşmesi halinde, İran ile Türkiye’nin, Rusya’ya güvenlik ve ortak savunma konularında askeri entegrasyon teklifinde bulunabilecekleri tahminini dile getirdi.”
Türkiye, İran ve Rusya için, tarihte birbirleriyle hep savaşan ama hiçbirinin kesin-sonul zafer kazanamadığı bir durum betimlenir. Çünkü bu kadar dipdibeyken, çıkarlarının uzun süre koşut veya sabit gitmesi çok-çok zor.
Yani biz, işin başından beridir olduğu üzere, herkesin sürekli taraf ve müttefik değiştireceği, yalnızca bu durum nedeniyle de, herkesin yitireceği eksi-eksi toplamlı bir oyun betimledik. Zaten tarihsel çöküş dönemlerini genelde yaratan ve hegemonların sonunu getiren bu kilitlenme durumu olmakta.
Çıkış:
Türkiye, nedense Tanzimat’tan beridir Batı’yı bir türlü tamamen seçemedi ama o kadar uzun süre batılılaşma ile cebelleşti ki, artık Doğulu olması da imkansız gibi. Yani, ne NATO, ne de ŞİÖ paklamaz TC’yi.
Dolayısıyla biz TC’nin sonunun, La Fontaine fablındaki, memeliler ile kuşlar arasındaki savaşta konumunu seçemeyen yarasa gibi olacağını düşünüyoruz ve artı, 2. Cumhuriyet’i de bu süreç fermenteleyecek diyoruz.

(22 Haziran 2017)

Hiç yorum yok: