Perşembe, Haziran 22, 2017

Altın Şafak Uyduramadık, AME/C18 Verelim

Tarihin çöküş dönemlerinden birinde yaşadığımız kesinleşti. Bu durumda, faşizmler ve engizisyonlar tavan prim yapar toplum nezdinde. Şimdilerde de, Yunanistan’da benzeri süreçler yaşanıyormuş:
“AME/C18 isimli yeni örgüt, gerektiği zaman şiddet kullanmaktan kaçınmayacağını ve ‘demokrasiye savaş açtığını’ açık bir şekilde duyuruyor. Örgüt, son zamanlarda dava süreçleri ile başı dertte olan Altın Şafak’ın sokaklarda bıraktığı boşluğu doldurmak üzere de, yoğun çaba içerisine girmiş durumda.”
Zamanında, Almanya’da SA vardı, onun yerini SS aldı.
Bizde de zamanında, adını vermeyeceğimiz uç milliyetçi ve şeriatçı şiddet uygulayıcı gruplar vardı. Şu sıralar, onlar da başka formlara girmiş durumda.
En önemli durum ise, Doğu Avrupa’da eski komünizme yeniden ilgi doğarken, Batı Avrupa’da uç milliyetçiliğe kayma yaşanması. Bizce bu, aynı politik polarizasyonun göstergesi.
Bizce bu durum, Hitler’in iktidara el koymasından önce, sosyalist-komünist oy oranı ile nasyonel sosyalist oy oranının kabaca eşit noktaya gelmesi sürecidir.
Özellikle vurguluyoruz:
Aynı zamanda bizce, Stalin-Hitler totaliter eşdeğerliği hiç olmadı. Alman sosyalistleri ve komünistleri ile Rus reel sosyalistleri başka yollarda ilerlediler. Rosa Luxemburg, parti diktasını o daha gerçekleşmeden öngördü örneğin. Rusya, köylülükten gelip devrim yaptı örneğin. Almanya, çok geç veya hiç sömürgecileşemedi örneğin.
Ara şerh: Yani, her ülkenin kendi kapitalizm-n’ini gerçeksemesi süreci, kendine özgüdür. Bu nedenle, Marx’ın devrimin gerçekleşeceği ülkeler kestirimleri tutmadı. Artı, Dünya Sistemi’ciler bile nedense, AB ülkelerinin 1300-1700 arasındaki önkapitalistleşme / koloniyalist kapitalistleşme aşamalarını numaralayamamışlıkları, epistemik bir absürdizmdir bu açıdan. En son olarak da biz, ek olarak 1945 ertesinde, bir post-kapitalizm ve 2. Sanayileşme kültürel modu ve momenti olarak, Homo Posterus’un doğması (ve koşutunda Homo Sapiens’in sürmesinin aşırı riskte olması) süreçlerinin, metamorfozlanmış bir post-meta-kapitalist süreç olarak (o da belki, illa ki kapitalizm kullanılacaksa yani) ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Ya da post-4-modern dönemdeyiz 2011-Wikileaks’ten beridir (Arap Baharı veya IŞİD veya Suriye Savaşı’ndan beridir değil yani).
Burada asıl sorun, demokrasi geleneğinin AB ülkelerinde bile zayıflığı. 1789 Devrimi’ni yapan Fransa’da kadınlar ancak 1945’te oy hakkı aldı örneğin. Bugünkü ekonomik göçmenler, eski köleler ile eşdeğer örneğin. Son140 yıllık sol-sağ ayrıım geleneği, hep sahte ve sahtekarca oldu örneğin: Hitler’le çalışmış (hesapça sosyal demokrat ama aslında ‘abwehr’ci) von Papen ve Adenauer gibi, 1970’lerin sonunda İsrail’e atom bombası teknolojisi veren sosyalist Mitterand gibi, 2001 sonrasında ABD kuçuluğu yapan Blair gibi…
Nasıl ki bugünkü şeriatçılar dini bitirdiyse, eski ve yeni milliyetçiler de faşizmi tüketiyorlar. Çökmeden önce, 10 yıl ağır zulüm eylerler ama, o kesin…
Hitler, iktidarda 9 yıl dayandıydı.
Çıkış:
Bugünkü Batı ve Kuzey Avrupa’daki % 20’lik göçmen oranının, neo-faşizmi besleyen en önemli öğe olduğunu anımsatarak, bu metni bağlayalım. Bizdeki yeni Suriyeli düşmanlığı da, var olan eski iç düşmanlıklara benzin döküyor (domino etkisi yapıyor), onu da belirtmiş olalım.
Yani, taa İtalya faşizminden beridir, her kültürün kendi faşizm yolu ayrı oluyor, bu kesin.

(21 Haziran 2017)

Hiç yorum yok: